Siyah Mansur Emirliği, Şerefname'ye göre, Şah Tahmasb döneminde kurulmuştur. Bu emirliğin ilk öne çıkan ismi Halil Bey'dir. Halil Bey, 1552 yılında saraya davet edilerek Han lakabıyla ödüllendirilmiş ve İran’daki tüm Kürtlerin lideri olarak 'Mire Miran' (sultanlar sultanı) unvanını almıştır. Halil Bey, Siyah Mansur aşiretiyle birlikte yirmi dört Kürt aşiretini de yönetimi altına almış ve Tahmasb’ın, Tırak ile Azerbaycan arasındaki birçok toprağı kendisine vermesiyle önemli bir güç haline gelmiştir. Bu topraklarda boğaz ve sınırları korumak amacıyla Kazvin ile Tebriz arasında yerleşen Halil Bey’in komutasında yaklaşık üç bin süvari bulunmaktaydı. Ancak, bu görevdeki üçüncü yılında Halil Bey'in nüfuzu azalmaya başlamış ve bölgede fitne ve kargaşa artmıştır. Bu durum, Şah ile Muhammed Bey'in Halil Bey'i bölgeden uzaklaştırarak Horasan’a göndermelerine neden olmuştur. Halil Bey, daha sonra yönetimini sadece kendi aşireti olan Siyah Mansur ile sınırlamak zorunda kalmış ve Horasan sınırını korumakla görevlendirilmiştir.
Halil Bey’in ardından oğlu Devletyar Han, Azerbaycan sınırını korumakla görevlendirilmiştir. Devletyar Han, bu bölgelerde başarılı işler yaptıktan sonra hükümete karşı isyan bayrağını çekmiştir. Bunun üzerine Murşit Kulihan Şamlo komutasındaki İran ordusu, Şebistan kalesinde Devletyar Han’ı muhasara etmiştir. Ancak bir gün Devletyar Han, kaleden çıkarak ani bir saldırı gerçekleştirmiş ve İran ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Kızılbaşlardan birçok kişiyi öldürüp ganimet elde eden Devletyar Han, Irak vilayetinde kazandığı bu büyük zaferle cesaretlenmiştir. Fakat Şah Abbas, Mehdi Kulin Sultan komutasında güçlü bir orduyla Devletyar Han’ın karşısına çıkınca, Devletyar Han teslim olmak zorunda kalmıştır. Şah, onu ve adamlarını hapse attıktan kısa bir süre sonra ortadan kaldırmıştır. Bu olayın ardından, Siyah Mansur Emirliği'nin yönetici ailesinin hayatta kalan hiç kimse kalmamış ve bu emirliğin dönemi, diğer tüm Kürt emirlikleri gibi sona ermiştir.
Şerefname'de belirtildiği üzere, Çekni aşireti, İran Kürt aşiretleri arasında cesaret ve yiğitliği ile tanınmaktadır. Ancak, fiili bir liderden mahrum olmaları, aşiret mensuplarının Trak ve Azerbaycan arasında bölünmesine yol açmış ve bu durum, yağma ve talanlarla geçimlerini sağlama yoluna gitmelerine sebep olmuştur. Çekni aşiretinin bulunduğu bölgedeki halk, aşiretin davranışlarından rahatsızlık duymuş ve şikayetlerini Şah Tahmasb’a iletmişlerdir. Bu durum karşısında, Tahmasb, aşiretin her yerde takip edilmesi ve nerede olursa olsun ortadan kaldırılması için emir vermiştir. Bunun neticesinde, aşiretten beş yüz aile Horasan’a iltica etmiş ve burada yerleşme fırsatı bulmuşlardır.
Bu esnada, Herat’a hükmeden Şah Tahmasb’dan korkan Kazak Han Teklo, durumu kendi lehine çevirmeyi başarmış ve musibete uğrayan bu aşireti korumaya alarak, Herat ile Kabil arasında bulunan Karcistan’a yerleştirmiştir. Ancak, Şah Tahmasb, bu durumu öğrendikten sonra aşiret hakkında görüşünü değiştirmiş ve onlara karşı yumuşak davranarak merhamet göstermeye başlamıştır. Aşiretin yönetimini ise Çengilerden Budak Bey adlı bir emir ile görevlendirmiştir. Budak Bey, büyük çaba göstererek aşireti Şah’ın emrine ve idaresine bağlı olarak Horasan’a geri getirmiştir. Budak Bey ve aşireti, 1592 yılında Özbek hükümdarı Abdulmumin Han ile yapılan savaşta Şah Abbas’a önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Bu başarıları nedeniyle Şah Abbas, Budak Bey’i ödüllendirmiş ve beş oğlu ile birlikte İran ordusunda komutan olarak atamıştır. Ayrıca, Budak Bey’e 'Mire Miran' unvanını da vermiştir. Şerefname, Budak Bey’in Şeref Han Bitlisi ile çağdaş olduğunu ve Şah Abbas’ın en önde gelen adamlarından biri olarak kabul edildiğini belirtmektedir. Ancak ne yazık ki, bu Kürt emirliği ve aşiretinin sonu hakkında fazla bilgiye sahip değiliz.
Şerefname, bu emirliğin 1. İsmail dönemine kadar meşhur ve tanınan bir emirlik olduğunu, daha sonra bu hanedanın dağıldığını, bu da aşiret efradı ve ileri gelen bazı adamlarının şahlık ve diğer Safevi devletinin adamlarının muhafızları arasına girmek zorunda kıldıklarını söyler.