Daha Fazla

Akadlar ve Kürtler


Ako Mihemed Mirzadeyi'nin 'Eski Kürt Tarihi' kitabında, çöllerden gelen ve gelişmiş bir uygarlık kuran Sümerlerin iyi niyetlerinden faydalanarak nasıl yok olduklarını, Kral Sargon'un önderliğinde göçebe bir topluluk olan Akadların nasıl bir araya gelip, Sümerler ve onlarla birlikte yaşayan Dağ Krallıkları'na saldırdıklarını anlatacağım. Ayrıca, Akadların nasıl Asur ve Babil olmak üzere iki farklı gruba ayrıldıklarını ve yazının başka bir kısmında da Asurlular ile Kürtler, yani Dağ Krallıkları arasındaki savaşları ele alacağım.


Akadlar Kimdir? Ne Zaman, Nereden ve Ne Şekilde Mezopotamya'ya Geldiler?


Akadlar, MÖ 3000 civarında Arap Yarımadası'nda, özellikle Hicaz bölgesinden Aden Körfezi'ne kadar olan alanlarda göçebe olarak yaşayan topluluklardı. Bu topluluklar çölde yaşamlarını, sürekli olarak yer değiştirerek sürdürüyorlardı. MÖ 3000 yılına kadar Akad adının varlığından bahsedilemez, çünkü o dönemde bu bölgede yaşayan halklar, Samiyenler ya da Sami kökenliler olarak adlandırılıyordu. 'Sami' adı, belirli bir coğrafi alanda yaşayan ve birbirleriyle kültürel bağları bulunan, benzer ırk veya dil topluluklarına verilen bir isimdir. Bu gruplar arasında Akadlar (Babiller ve Asurlar), İbraniler, Araplar, Aramiler, Fenikeliler ve Kenaniler yer alır. Zamanla bu halklar farklı isimlerle bölgeye yayılmış ve her biri kendi adını almıştır. Genel olarak, Sami kökenli halkların vatanı, Kızıldeniz'den başlayıp Aden Körfezi'ne kadar uzanan çöl bölgelerini kapsayan alanlardır.


Sami halkı ya da Akadlar (Asurlular ve Babiller) ve diğer grupların Mezopotamya'ya ve genel olarak Batı Asya'ya göçü, MÖ 2800 ile 2700 yılları arasına dayanır. O dönemde bu topluluklar, klanlar halinde göç ederek Mezopotamya topraklarına yerleşmişlerdir. MÖ 2500 civarında ise, diğer Sami gruplar, daha kalabalık ve organize bir şekilde Mezopotamya'ya yerleşmeye başlamışlardır. Bu şekilde, bölgeye gelen Samiyen kabilelerin sayısı hızla artmıştır. İlk gelenler, kendi yaşam standartlarını, geldikleri bölgedeki yaşam şartlarıyla karşılaştırınca, aradaki farkı fark etmişlerdir. Bu fark oldukça cazipti ve bu durum yeni göçleri teşvik etmiştir. Sami kabilelerinin göçü sadece Mezopotamya'ya değil, aynı zamanda Akdeniz kıyısına da olmuştur. Bu klanlardan her biri, kendilerine yeni bir yaşam alanı aramaktadır. Başka bir deyişle, Sami halkının göçü genellikle iki yöne doğru olmuştur: birincisi Mezopotamya'ya, diğeri ise Akdeniz'e doğru, özellikle Suriye topraklarına olmuştur. Mezopotamya'ya göç edenler, bölgenin merkezi ve kuzeyine yerleşmişlerdir. Daha önce belirttiğim gibi, o dönemde Akadlar, Asurlular ve Babiller henüz bu isimlerle anılmıyordu; çünkü bölgeye gelen klanların çoğu vatansız ve göçebe topluluklardı. Bazı gruplar ise yerleşik hayattan hiç haberdar değillerdi. Bu sebeple, bu topluluklar bölgede dağınık ve düzensiz bir şekilde yaşamışlardır.

Bu halklar sürekli olarak hareket halindeydiler, çünkü onlar dünyanın en eski göçebe topluluklarıydı. Ancak, MÖ 2500 civarında, Sümer uygarlığının bu halklar üzerinde yarattığı etki ile Mezopotamya'da yerleşik hayata geçmeye başladılar. Zamanla bu klanlar, her biri kendi başına bağımsız bir şekilde yaşamaya başladılar. Yani, yerel yönetimler kurarak, toplu yaşamlarına düzen getirdiler. O dönemde, Mezopotamya'da her kasaba, şehir ve yaşam alanı kendi yönetimini oluşturmuş ve kimseye bağlı olmadan yaşamlarını sürdürüyordu.


Akadların Yerleşik Hayata Geçişi


Akadlar, Sümer uygarlığının etkisiyle yerleşik düzene geçtiler. MÖ 4000 ve sonrasındaki dönemlerde, Mezopotamya gerçek anlamda eski Kürt klan ve aşiretlerinin vatanıydı. Dağlarda yaşayan klanlar içinse Mezopotamya, dağlardan gelip atlarını bağlayıp otlattıkları bir alan oluyordu. O dönemde, Sümerler bu coğrafyanın güneyinde yaşıyorlardı ve çok önce dağlardan oraya göç etmişlerdi. Ardından, yerleşik hayata geçerek tarımla uğraşmaya başladılar.

Samiyen kavimleri, MÖ 3300 ile 3200 yıllarında Mezopotamya'ya yerleşmeye başladıktan sonra, Akad adıyla bilinen bir klan, Sümerlere yaklaşma çabası içine girdi. Ancak, bu iki kavmin birbirine yaklaşması pek de kolay olmadı. Zira dilleri, yöntemleri, kültürleri ve dünya görüşleri oldukça farklıydı. Başka bir deyişle, Samiyenler göçebe ve yerleşik olmayan topluluklardı, oysa Sümerler gelişmiş bir uygarlığa sahip, bu uygarlığı kuranlar ve insanlık tarihinin ilk kentlileriydiler.

Akadlar Sümerlerin Sonunu Nasıl Getirdi?


Eski Akad hanedanından bir kralın bronz başı, büyük olasılıkla Naram-Sin'i veya Akadlı Sargon'u temsil ediyor. Ninova'da (şimdi Irak'ta) ortaya çıkarıldı.

Akadlar, yoksul bir toplumdu. Bulundukları yaşam koşullarını iyileştirebilmek için uzun süre Sümerlerin topraklarına girmeye çalıştılar. Akadlar, Sümerlere yakın bölgelere yerleştikten sonra, Sümerlerin yaşam tarzı üzerinde birçok olumlu etkileri görüldü. Bu etkilerin en belirgin olanı, Akadların göçebe yaşamı terk edip yerleşik hayata geçmeleriydi. Akadlar, bu kararı verirken Sümerlerden büyük ölçüde etkilenmişlerdi. Sonuç olarak, Akadlar hızla Sümerlerin yaşam biçimini ve uygarlığını taklit etmeye başlayarak kendilerini buna uyarladılar.

MÖ 2500 ile 2400 yılları, Akadların Mezopotamya'daki varlıklarını pekiştirmeleri için önemli bir dönüm noktasıydı. Bu tarihten sonra, Samiyen kavimler ardı ardına, dalga dalga bölgeye yerleşmeye başladılar ve kısa süre içinde sayısal üstünlük elde ederek Sümer uygarlığı üzerinde büyük bir tehdit oluşturdular. Sonunda, bu durum gerçekleşti ve Samiyen kavimler, sayısal üstünlüklerini kullanarak iktidarı Sümerlerden ve diğer halklardan almak için güçlerini birleştirip, kontrolden çıkarak bölgeyi talan ve yağmalamaya başladılar.

MÖ 2334'te, kendilerine yapılan tüm yardımları unutan talancıların arasından Sargon adında bir lider çıkıp, Akad Hanedanlığının kuruluşunu başlattı. Sargon, tüm göçmenleri bir araya getirerek başka bölgelere baskın yapacak bir ordu kurmayı başardı. Ardından, kendisini kral ilan edip Sümerler ve diğer halkların şehir devletlerine saldırarak, bu şehirleri işgal etti ve egemenliğini kurmaya başladı.

MÖ 2500 civarında çöllerden göç ederek bölgeye yerleşen Samiyen kavimler, MÖ 2334'te ilk kez bölgedeki iktidarı ele geçirip, toprakların sahibi oldular. Sümerlerin elinde bulunan her şeyi alarak, kendilerini uygarlığın gerçek sahipleri olarak ilan ettiler.

O dönemde Akadlar, daha sonra Farsların da yapacağı gibi, taklit, talan ve kopyalama kültürüne sahiptiler. Sargon, Akadlı Sargon olarak tanınmadan çok önce, Akadlar zaten Sümer kültürünü taklit etmeye başlamışlardı. Sargon, Sümerlere saldırıp onları yendikten sonra, Sümerlere ait olan her şeyi sahiplendiler. Örneğin, Sümer dinindeki tanrı ve tanrıçaların tarzları ve inanç kültürleri gibi öğeleri benimsediler.

Sümerler, kendi topraklarında binlerce yıl boyunca kendi dilleri ve kültürleriyle yaşayarak insanlık tarihine önemli katkılarda bulundular. Ancak, iyi niyetli olmaları ve bu konuda belirli bir politikalarının olmaması nedeniyle, Akadlara ve diğer Samiyen kavimlerine kendi kentlerinde yer açtılar. Sonuç olarak, bu kavimler zamanla zehirli yılanlara dönüşüp, Sümerlere ait her şeyi yağmalayıp yok ettiler. Öyle ki, MÖ 16. yüzyılda gelişmiş olan Sümer dili, yerel bir dile dönüşerek zamanla kayboldu.


Akadların Sonu, Asurlar ve Babillerin Ortaya Çıkışı


Akadlar, bir süre Mezopotamya'da egemenliklerini sürdürdü, ancak MÖ 2150 civarında bu egemenlik sona erdi. Akadlar ikiye bölünerek, Asurlar ve Babiller adıyla yeni yerleşimler kurdular. Kuzeyde Asurlar, güneyde ise Babiller iktidarı ele geçirmişti; fakat aslında her iki grup da, birbirine yakın iki ayrı lehçeyle konuşan Akadi topluluklarıydı ve her ikisi de Akadların devamıydı.

Başlangıçta kendilerine ait bir kimlikleri bulunmayan bu halklar, isimlerini kurdukları şehirlerden aldılar. Akad, MÖ 2300'de Sargon tarafından inşa edilen bir kentin adıydı, tıpkı Babil kenti gibi. Babil de yine Sargon tarafından, MÖ 2300 civarında inşa edilmişti. Ancak Asur kenti, diğer iki şehirden yaklaşık 50 yıl sonra, MÖ 2350'de, Samiyen kavimlerinin göç dalgası döneminde Sargon tarafından aynı isimle inşa edildi. Bu şekilde, bu halkların kurduğu şehirler, kimliklerinin bir parçası haline geldi ve tarihte bu şekilde anıldılar.


Kaynakça

  • 1.Mîrzadeyî, A., (2020), Eski Kürt tarihi, (1.Baskı), Sitav Yayınları, Ankara