Mitani İmparatoru Şawşazar'a ait İmparatorluk Mührü Şawşazar, Kanatlı Güneş
Kürdistan'da kurulan ilk Aryen hanedanlığı olan Mitanni, Hurri halkı tarafından oluşturulmuştu. Mitanniler, ilk kez Batı Kürdistan'da Diyarbakır, Urfa, Mardin ve Sincar arasındaki bölgedeki topraklarda ortaya çıkmışlardır. Zamanla büyüyen Mitanni, M.Ö. 1500-1350 yılları arasında büyük bir dünya imparatorluğu haline gelmiştir. Bu dönemde, Kürt dağlarının büyük bir kısmını kendi yönetimlerine almış ve Mısır, Hitit ve Akad imparatorluklarıyla güç ve zenginlik bakımından eşit duruma gelmişlerdir. Mitanni'nin başkenti, Mardin yakınlarında bulunan Waşukani'di.
Babil tarihi kitabının yazarı K. L. W. Kingi, Mitanni halkını Kasi halkının bir kolu olarak kabul eder ve onların Ari kökenli olduğunu belirtir. Ancak Mezopotamya halkları kitabında, 128-135 sayfalarda, bunun tersine, Mitannilerin Subaru-Subartu halkının bir kolu oldukları iddia edilmektedir. Mitanni halkının yurdu, orta Fırat bölgesiydi ve Musul-cerapolis bölgesini kapsıyordu. M.Ö. 16. yüzyılda güçlü bir devlet kurmuşlar ve başkentleri Vaşşoğani olan bu devlet, o dönemde kurulan dört büyük devletten biri olmuştur. Bu dört büyük devlet şunlardır: Mısır, Eti, Kardunyaş ve Mitani.
4
5
Med ismi, Sümerler tarafından dağlarda yaşayan Kürt halkı için kullanılmıştır. Sümerler, Kürt ismini kullanırken, ya o ülkenin adını ya da o ülkenin kurucusu olan halkı ifade etmek amacıyla kullanmışlardır. Med ismini kullanırken ise, sarayları, köşkleri, ordusu olan ve bir coğrafyada hakimiyet kurarak siyasi birliğini sağlamış bir ulus tanımlanıyordu.
Sümerlerin Kürtler için kullandığı ’Kürt’ isminden sonra ’Med' ismini kullanmaları, Kürtlerin o dönemde bulundukları topraklarda siyasi birlik ve devlet kurmuş ilk uluslardan biri olduklarını göstermektedir. Ancak, doğrudan 'Med' ismi kullanılmamış; Sümerler 'Mad' şeklinde telaffuz etmiştir. Zaman içinde 'Mad' ismi, farklı dil ve lehçelerde çeşitli değişiklikler geçirmiştir. Bu ismin çeşitli dil ve lehçelerdeki telaffuz ve yazılışı, 'Mitani', 'Madi', 'Midi' ve ’Matini' gibi biçimlerde yer bulmuştur.
Kürt sınırları içinde ’Mat’ ismi, Sümerler tarafından MÖ 3000 yıllarında kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonra Kürtler, Mitani ve Mad adlarıyla tanındığında, bu isimler MÖ 1750 ve 1600 civarlarında resmen kullanılmaya başlanmıştır. Sümerlerin ’Kurti {kurdi}’ olarak telaffuz edip yazdığı ad, Samiyenler tarafından ’Gurti {Guti}’ ve ’Hurti {huri}’ şeklinde telaffuz edilmiş ve yazıtlara geçmiştir. Bu halkın yaşadığı coğrafya ise ’Mat’ ülkesi olarak kaydedilmiş ve Mitani olarak MÖ ilk bin yılın sonlarına kadar bilinmiştir. Daha sonra ise ’Mad’ ve ’Midian’ olarak anılmaya başlanmıştır.
1
Heredot’un dokuz kitabinin tamamında 'Mitanni’ ya da 'matinian’ ismi 8 defa geçer;
1. Medler ile Lidyalılar arasındaki sınırı işaret ederek Matiniya lılardan söz eder.
2. Matinilerden bahsederken bugün ava Şirwan olarak bilinen nehri kastederek; Gendes Nehrinin kaynağı matinya dağlarıdır.
3. Heredot Aras nehrinden bahsettiğinde söyle der; Aras nehri, Matinya ülkesinin ana sularındandır.
4. Matinyalilarin yaşadığı yeri, Hazar Denizinden Urmiyeye kadar uzanan, Van ve Erzurum’u da içine alan bölgeyi, Ahamenitlerin on sekizinci bölgesi diye isimlendirir.
5. Aristagoras bölge ülkelerin durumunu sparta komutanına rapor ederken özellikle Matinililerin ülkesini, o donemin siyasi haritası üzerinde acık bir şekilde anlatır.
6. Bu bolümde Heredot Matinilerin ülkesi ile kastilerin toprakları arasındaki uzunluğunun ne kadar olduğunu anlatıyor. Matiniler ve Kasiler arasındaki sinirin Chowaspes Nehri üzerinde 236.130 metre olduğunu belirtmektedir.
7. Yedinci ve sekizinci sayıda ise, Heredot daha ziyade matinilerin kişilikleri üzerinde durarak onların ne kadar savaşçı ve cesur olduklarından bahseder. Ancak burada önemli olan şey Matini ismiydi. Çünkü Mitani ve mad {med} isimlerinin ayni isim olduğunu daha önce açığa kavuşturmuştuk. Yani Mitani, Madi ve Matini isimleri ayni isimlerdir.
2
Mitanni (M.Ö. yaklaşık 1550-1260), eski Babil metinlerinde daha önce Ḫabigalbat olarak biliniyordu. M.Ö. yaklaşık 1600'de, Asur kayıtlarında Hanigalbat veya Hani-Rabbat, Mısır metinlerinde ise Naharin olarak adlandırılmıştır. Bu devlet, Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu (günümüz Türkiye'si) bölgelerinde, Hint-Aryan dilsel ve politik etkileri olan Hurri dili konuşan bir uygarlıktı. Mitanni hakkında kesin tarihsel bilgiler, kraliyet yıllıkları veya kronikler bulunmadığı için, bu bölge hakkında elde edilen bilgiler genellikle diğer komşu güçlerin metinlerinde yer alan yorumlara dayanmaktadır.
3
Mitanni ismi, Hurrice kökenli olup, imparatorluğun önemli bir kısmının Hurrice konuşan halklardan oluştuğu anlaşılmaktadır. Ancak, Mitanni halkının kendileri için hangi ismi kullandıkları bilinmemekle birlikte, imparatorluk Aryen ve Hint-Avrupalı bir yapıdaydı. Hanedanlığın Aryen kökeni, Mitanni krallarının adlarından, tanrılarından, at yetiştiriciliği ve iki tekerlekli savaş arabaları gibi kültürel kavramlardan anlaşılmaktadır. Örneğin, Tuşratta, Artatama, Şattiwaza ve Şawuşka gibi Mitanni hükümdar isimleri, erken dönem Aryen adlarıdır ve etimolojik olarak Hindistan'ın Vedik Sanskritçesi ile benzerlik göstermektedir. Mitanni tanrılarının isimleri de Hindistan'daki tanrılarla neredeyse aynıydı: Aruna, Indar, Nasttyana, Surya ve Mithrasil gibi tanrı adları, Vedik Hindistan'daki Varuna, Indra, Nastya, Surya ve Mithra tanrılarının adlarıyla birebir örtüşmektedir. Mitanni dili hakkında çok az bilgi mevcut olsa da, bu dilin Irani değil, Hint kökenli olduğu görülmektedir. Kürtler ve Kürtçe, geçmişteki 2700 yıl içinde İranîleşmiş olsa da, örneğin, günümüzde hâlâ varlığını sürdüren 'maryan' (genç savaşçı) terimi, Sanskritçe'deki 'marya' terimiyle aynı kökene sahiptir. Ayrıca Mitanni sayıları da Hindistan'daki Sanskritçe ile oldukça benzerlik göstermektedir.
Mitanni döneminde, Kasiler de vardı. Bu halk, Mitanilerin etkili olduğu Kardunya bölgesinde güçlü bir savaşçı ve iyi bir orduya sahip önemli bir Kürt klanıydı. Mitanni ve Kasiler, iki güçlü orduya sahip, birbirini tamamlayan iki egemen Kürt klanıydı. Bu iki grup, Zagros, Toros ve Mezopotamya bölgelerinde bir arada, sorun yaşamadan ve birbirlerini destekleyerek yaşamaktaydılar. Bu durum, o dönemdeki Kürt güçlerinin, birbirlerinin güçlerini zayıflatmak veya onlarla çatışmaya girmek gibi bir amacı olmadığını, aksine dayanışma içinde topraklarını savunduklarını gösteriyor. Mitanni dönemi, aynı zamanda 10 Asur Kralı'nın Kürt egemenliği altında yaşadığı bir dönemdir. Kürt klanları, bu dönemde geniş bir coğrafyada bağımsız yönetimlerle ve iyi ilişkilerle varlıklarını sürdürdüler. Asurlar ve diğer düşmanlarının geçmişteki saldırı ve işgalleri nedeniyle topraklarının bir kısmı ellerinden gitse de, bu durum Kürtlerin bağımsız yaşamalarını engellememiştir. Örneğin, Huriyen olan Arapha (Kerkük) Krallığı, bağımsız bir krallıktı ve egemenlik alanı Dicle Nehri'ne kadar uzanıyordu. MÖ. 1560 yılında Kürt aşiret ve klanları, birbirleriyle iyi ilişkiler kurma ve birleşme arayışlarına girdiler; bu da o dönemde onların kendilerini düşman saldırılarından korumak adına önemli bir adım olmuştu.
Kürt klan ve aşiret krallıkları için bu mesele artık yeterince netleşmişti ve herkes güçlü bir ittifak kurma konusunda hemfikirdi. Birleşik ve güçlü bir ordu oluşturmak kaçınılmaz hale gelmişti. Bu noktadan sonra, Kürtler arasındaki güçlü bağlar, kurtuluş için Kürt kralları ve yöneticilerinin sahip olduğu tek silah haline gelmişti. Geride kalan tek şey, bu ittifakı hem yakın hem de uzak düşmanlara duyurmak ve ilan etmekti. Kürt aşiretleri ve klanları arasındaki bu sağlam ilişkiler, MÖ 1551'e kadar sürdü. Bu süreç boyunca, topraklarındaki dağları, ovaları ve denizleri korumak için güçlerini birleştirme kararı aldılar ve kendi aralarında bir lider seçme konusunda hemfikirdiler.
Asur Kralı 1. Şamsi-Adad, Zagros ve Toros dağları ile ova bölgesindeki birleşik Kürt gücü karşısında direnemedi. Akınlarına ve yağmalarına devam edemedi. Bu durum, birleşik Kürt klanları için yeni bir dönemin başlangıcını işaret etti. Kürtler arasındaki görüşmeler, toplantılar ve diğer organizasyonlar için bir köşk inşa edilmesine karar verildi. Bu köşkü inşa eden kişi, diğer tüm Kürt aşiret ve klanları tarafından büyük bir saygıyla karşılanan, potansiyel bir kral adayıydı.
MÖ 1550 civarında, bu çabalar başarıya ulaşmış ve tüm Kürtler 'Mat' adı altında bir beylik kurmuşlardır. Bu organizasyonu başlatan Kürt lider 'Kirda', yeni ve güçlü beyliğin kralı olarak ilan edilmiştir. Kralın adı ve beyliği zamanla genişlemiş, yazılı kaynaklarda yer bulmuştur. Ancak, bu isimlerin telaffuzu farklı dillerde değişiklik gösterebiliyordu. Örneğin, 'Mat' ve 'Matiyan' isimleri, bazen 'Mitani' ve 'Mitaniyan' olarak yazılmıştır. Bazı dönemlerde ise bu isim 'Hanigalbat' olarak kaydedilmiştir. Yani, 'Mati', 'Mitani' ve 'Hanigalbat' aynı kavramı ifade eder ve her biri, birçok Kürt klan, aşiret ve krallığının yaşadığı topraklar için kullanılmıştır. 'Mat' isminin Kürt krallıkları ve yönetimleri için anlamı, dağlar ve ovalarda kurulan tüm Kürt krallıkları ve yönetimlerinin bir çatı altında birleşmesini simgelemesidir. Bu topraklarda öyle halklar vardı ki, belli sınırları olan vatanları ve bu vatanı koruyabilecek güçlü idari ve askeri yapıları bulunuyordu.
O dönemde Huriyen halklarının ulusal kahramanı gibi öne çıkan Kral Kirda, uzlaştırıcı bir liderlik rolü üstlenerek Kürt coğrafyasındaki tüm küçük ve büyük klanları bir araya getirdi ve yeni bir dönemin başlangıcını başlattı. Kral Kirda, Mitani İmparatorluğu'na bağlı Huri klanlarının temel taşını oluşturuyordu. O dönemde ve önceki yıllarda, ailesi, yöneticileri ve halkı güçlü, yaratıcı bireylerdi. Yeni ve birleşik ordular için silahlar, teçhizatlar ve giysiler üretiyorlardı ve üstün kaliteli atlara sahip, cesur süvarileri vardı.
Mitani İmparatorluğu'nun hakim olduğu coğrafya, ticaret açısından son derece uygundu. Bu, Mitani ordusu için bir avantaj sağlıyor ve orduya gerekli kaynakları temin ediyordu. Mitani ordusu, bu ticaret fırsatları sayesinde dönemin en iyi silah ve teçhizatına sahip olarak gücünü artırabiliyordu.
Mitani İmparatorluğu'nun kurucusu olan ilk kral, Kral Kirda, Hurri halkları arasında bir ulusal kahraman olarak öne çıkmış ve Kürt coğrafyasındaki tüm klanları, büyük küçük demeden bir araya getirerek 'Mat' adı altında bir beylik kurmuştur. Bu güçlü beyliğin kralı olarak ilan edilmiştir.
Kral Kirda, Mitani İmparatorluğu içinde yer alan Huri klanlarının temel taşı gibiydi. Hem o dönemde hem de öncesinde, ailesi, yöneticileri ve halkı güçlü ve yaratıcı bireylerden oluşuyordu. Yeni ve birleşik bir ordu kurmak amacıyla silah, teçhizat ve giysiler üretiyor, üstün nitelikli atları ve atak süvarileriyle güçleniyorlardı.
Kürt ülkesi, kendi ayakları üzerinde durarak güçlü bir duruma gelmişti. Ancak ne yazık ki, Kral Kirda iktidarının yirminci yılında hayatını kaybetti. Huriyen halkları için güçlü, birleşik ve sağlam bir vatan kurmuş olan Kral Kirda, MÖ. 1530'da yaşamını yitirince, tahta oğlu 1. Şewzerin geçti. O da babasının izinden giderek ülkesine hizmet etmeye devam etti.
1
6
Kral Kirda'nın oğlu 1. Şewzerin, MÖ. 1500 yılına kadar orduyu yönetmenin yanı sıra ticarete de büyük önem verdi. 1. Şewzerin dönemi, ülkenin sakin ve huzurlu bir dönem geçirdiği bir zaman dilimiydi. Babasının izinden giderek, hem siyasi hem de askeri alanlarda büyük başarılar elde etti. 7 Kral 1. Şewzerin, 30 yıl süren taht yönetiminden sonra, MÖ. 1500'de hayatını kaybetti. Onun ardından, Barzarna adındaki oğlu tahta geçti. Barzarna tahta çıktıktan sonra, atalarının eski düşmanlarına karşı, dağlardan yükselen bir volkan gibi büyük bir güçle harekete geçti. Bu dönemde, Kürtlerin altın çağı MÖ. 1500'de başlamış oldu. 1
Mitani ordusunun sınırdaki hareketliliği, Kral Barzarna döneminde başlamıştır. Barzarna zamanında, Mısır Firavunu III. Tutmus bölgedeki gücünü arttırmış olsa da, aralarındaki çatışmalar her ne kadar gergin olsa da, ikisini birbirine karşı savaştıracak koşullar oluşmamıştır. Kral Barzarna, tahta çıktığı ilk yıllarda Asurları yenerek, onları kendi yönetimi altına almayı başarmıştır. Ardından, Arapha ve çevresindeki bölgeleri de kendi topraklarına katmıştır.
Kral Barzarna'nın fetihleri kesintisiz devam etti. Kürt coğrafyasındaki tüm kaleler, şehirler ve komşu ülkeler kendisine bağlanarak egemenlik alanı genişledi. Bu yerler vergiye bağlanarak büyük gelirler elde edilmiştir. Zapt edilen yerlerden biri de Elalah Krallığıydı. Elalah, bağımsız bir site devleti olup, Kral Idrim tarafından yönetiliyordu. Elalah'ın toprakları, Mitanilerin Akdeniz sınırına yakın bir konumdaydı.
Kral Barzarna döneminde, Mitani İmparatorluğu'nun sınırları Akdeniz'den Kerkük'e kadar uzanıyordu. Bu dönemde, Mitani süvarileri her geçtiklerinde düşmanlarına büyük korku salıyorlardı, özellikle de Asurlara. Tarihsel olarak güçlü hükümetler, birlik ve disiplinle varlıklarını sürdürmüşlerdir. Birliktelik, müttefikler arasındaki bağları güçlendirerek, her birinin gücünü artırır. Mitaniler (Kürtler) de Kral Kirda döneminde birleşmiş ve kısa sürede büyük bir güç oluşturmuşlardır. Birlikten gelen bu disiplin, Mitani ordusunun gücünü öyle artırmıştır ki, orduya katılan general ve savaşçılar, artık büyük tehlikelere korkusuzca göğüs gerip, Asur krallarının başlarını Mitani kralının önüne koyabilecek hale gelmişlerdir.
MÖ 1470 yılında Kral Barzarna'nın vefatının ardından, yerine oğlu Parzazar geçmiştir. Yeni kral, babasının yarım kalan işlerini tamamlamakla meşgul olmuş ve MÖ 1440'da tahttan oğluna, Şawşazar'a devretmiştir.
1
Kral Parzazar, Mitanni İmparatorluğu'nun önemli bir hükümdarıydı ve Barzarna'nın ölümünün ardından tahta geçerek babasının bıraktığı mirası devraldı. Yönetimi altındaki Mitanni, özellikle Asur Krallığı'na karşı zaferler kazanarak gücünü pekiştirdi ve sınırlarını genişletti. Parzazar, çevresindeki devletlerle olan ilişkilerini güçlendirerek topraklarını güvence altına almış, Asurların tehditlerine karşı koyarak Mitanni'nin hakimiyetini sürdürmüştür. Ayrıca, Mitanni'nin askeri ve ekonomik yapısını güçlendirmiş, Kürt coğrafyasındaki egemenliğini pekiştirmiştir. Parzazar'ın hükümdarlığı, Kürtlerin dağlarda ve çevresindeki topraklarda güçlü bir yönetim kurmasına olanak sağlamış, sonrasında oğlu Şawşazar tahta çıkınca imparatorluk daha da güçlenmiş olsa da, Parzazar'ın ölümünden sonra gelen zorluklar ve Asur tehdidi, imparatorluğun ilerleyen dönemlerinde zayıflamasına yol açmıştır. 8
Şawşazar, Kral Parzazar’ın oğluydu ve Mitanni İmparatorluğu’nu yöneten güçlü bir kral olarak tarihe geçti. Kral Şawşazar, şehirler inşa edip, yeni köşkler ve tapınaklar yaptırırken, güçlü bir istihbarat ağı kurarak Asurların yeni bir stratejiye girdiğini öğrenmişti. Bu bilgi üzerine Mitani ordusunu toplayarak Asur Şehri’ne doğru harekete geçti. Mitani ordusu, Asur şehrine ulaşarak, kısa süre içinde şehri kuşattı ve egemenlik altına aldı. Asur Kralı, daha önce Kürt Dağ Krallıklarından haraç olarak aldığı altın ve gümüşleri, Şawşazar geri alarak bunları Mitani İmparatorluğu’nun başkenti Vaşokani’ye (Ceylan Pınar) taşıdı. Bu zaferle birlikte, Mitani İmparatorluğu gücünün zirvesine ulaşmış oldu. Bu dönemde Kürtler, Akdeniz'den Elopo, Arapha (Erbil) ve Nüziye'ye kadar olan topraklarda egemenliğe sahipti ve Kürtler dağları, denizleri ve ovaları yönetiyordu.
1
Mitanni İmparatorluğu’nun gücü, o dönemin Firavunları da dahil olmak üzere birçok devlet için büyük bir tehdit oluşturuyordu. Ancak, Şawşazar’ın erken ölümü, ona tüm planlarını gerçekleştirme fırsatını vermedi. Ölümünden sonra, yerine oğlu I. Arzama tahta geçti.
9
Şawşazar’ın hükümet ettiği dönemde, Mitanni İmparatorluğu doğuda Asur ve Nuzi’yi, batıda ise Alalakh ve Kizzuwatna’yı kapsayacak şekilde topraklarını büyük ölçüde genişletti. Suriye’de topraklar için mücadele eden Thutmose III ile sık sık çatışmalar yaşandı. Şawşazar’a ait olan iki tablet (AIT 13 ve AIT 14), Alalakh’taki hukuki kararlar hakkında bilgi vermektedir. Bu tabletlerde Alalakh Kralı Niqmepa’dan bahsedilmekte ve arkeolojik bağlamda önemli veriler sunulmaktadır.
10
11
Mitanni İmparatorluğu’nun yönetimi altında Kürt halkı, askeri ve siyasi başarıları sayesinde büyük bir güç kazanmış ve bölgedeki pek çok yerleşim yerini kontrol altına almıştı.
Artatama I, MÖ 15. yüzyılın sonlarına doğru Hurri-Mitanni Krallığı'nın kralıydı. Saltanatı, Mısır Firavunları Amenhotep II ve Thutmose IV’ün hüküm sürdüğü döneme denk geliyordu. Artatama I’in, önceki Mitanni Kralı Şaştatar’ın oğlu olduğu düşünülmektedir.
12
13
Arzama döneminde, Mitanni İmparatorluğu büyük bir güç haline gelmişti. Bu dönemde kuzeyde Hititler, güçlerini toparlamak amacıyla örgütlenmeye başlamışlardı. Güçlü iktidarların tarih boyunca düşmansız kalmadığını unutmamak gerekir. Her güçlü yönetimin arkasında, o yönetimi zayıflatmaya çalışan güçler yer almıştır. Ancak, uyanık ve güçlü yöneticiler, bu tür çabaları her zaman boşa çıkararak, bu girişimleri gerçekleştirenleri tespit edip cezalandırmışlardır. Mitani İmparatoru I. Arzama, büyük bir orduya sahip olmayı başardığında, Mısır Firavunlarıyla da akrabalık ilişkisi kurdu. Mısır Firavunu, Mitani İmparatoru Arzama’nın kızını eş olarak istedi ve Arzama bu isteği kabul etti.
1
Hititler ile Asurlar, Mısır Firavunu ve Mitani İmparatoru arasına nifak tohumları ekerek onları çatıştırmaya çalıştıkları gergin bir dönemde, Mitani İmparatoru I. Arzama, siyasi bilgisiyle Mitanilerin yönünü savaştan barışa ve akrabalığa çevirmeyi başarmıştır. Bu çabaların sonucu olarak, Mitani İmparatoru I. Arzama'nın kızı Muzem, Mısır Firavunu IV. Tutmus ile evlenmiş, bu evlilik barışa zemin hazırlamıştır. Bu barış, Mısırlılar ile Mitaniler arasında stratejik ve askeri antlaşmaların yapılmasına olanak sağlamıştır. Böylece, Hititlere karşı Mısır ve Mitani arasındaki askeri işbirliği, Hititlerin Mitanilere yönelik saldırı planlarını sona erdirmiştir. Mitanilerin kendi bölgelerindeki güçlü iktidarları, Mısır ile yaptıkları antlaşma sayesinde daha da güçlenmiştir. Bu yakınlaşmanın her iki devlete kazandırdığı güç, aynı zamanda sarayda yaşayan kadınlara da yansımıştır. İmparator Arzama'nın kızı ve IV. Tutmus'un eşi olan Muzem, III. Amenhotep'in annesi olmuştur. Mitani İmparatoru I. Arzama'nın bu stratejisi, liderlerin siyasi ve askeri becerilerinin, devletlerinin ve halklarının sürekliliği açısından ne kadar önemli olduğunu gösteren güzel bir örnektir.
MÖ. 1390 yılında İmparator I. Arzama'nın ölümünün ardından, tahtı II. Şewzerin devraldı. 14 Bu dönemde, Kürtler ile Mısırlılar arasındaki ilişki daha da güçlendi. Çünkü İmparator II. Şewzerin'in kızı Guliha, III. Amonhutep'in eşi olmuştu. 15 O dönemde Mısır Firavunlarının Kürtlere yakınlaşmalarının birkaç nedeni bulunuyordu. İlk olarak, Kürtlerin kontrolündeki topraklar Mısır için stratejik bir öneme sahipti; bu topraklar, Mısır'ın Anadolu'ya açılan kapısıydı. Ayrıca, o dönemde Kürt sanatı ve kültürü oldukça gelişmişti ve Kürtlerin askeri becerileri, Mısır Firavunlarının ilgisini çekiyordu. Yani, Mısırlılar Kürt uygarlığından ilham alıyorlardı.
MÖ. 1385 yılında Mitani İmparatoru II. Şewzerin'in ölümünün ardından, tahtı oğlu Arzaşu devraldı. Ancak Arzaşu'nun iktidarı kısa sürdü ve MÖ. 1380'de, generallerinden biri olan Uzhi tarafından aniden öldürüldü. Arzaşu'nun bir oğlu olsa da, yaşı küçük olduğu için tahta geçiremediler. O dönemde Arzaşu'nun genç bir kardeşi olan Tuşarzad, Mitani İmparatoru olarak tahta geçti. Tuşarzad, Arzaşu'nun kardeşi olduğu için tahtı devralmıştı; ayrıca Arzaşu'nun oğlu tahta çıkmaya yaşça uygun değildi.
16
17
II. Şewzerin'in oğlu Tuşarzad, babasının izinden giderek, Mısır Firavunlarıyla güçlü olan ittifakını daha da pekiştirdi. Ancak MÖ. 1370 yılında Asurlar, Mitani'ye vergi ödemeyi reddetmeye başladılar. Bunun üzerine Tuşarzad, ordusunu hazırlayarak Asur şehrine doğru ilerledi. Asurlar, bu durumu büyük bir korkuyla karşıladı. Asur'un ileri gelenleri ve aksakallıları, Tuşarzad'ın önünü keserek, Asur şehrinin bağışlanmasını talep ettiler. Onlar, Tuşarzad'ın ordusunun Asur şehrine girmesi durumunda, şehrin tamamen yok olacağına inanıyorlardı. Bu yüzden Mitani egemenliğini kabul ettiler.
Bundan sonra Asurlar, Mitani egemenliğine samimi bir şekilde bağlı kalıp vergilerini ödemeye devam ettiler. Mitani İmparatorluğu güçlüydü, çünkü birliği ve ittifakları sayesinde halklar ve yönetimler huzur içinde yaşamaktaydılar. Ancak bu durum, Asurlar ile Hititler'in hoşuna gitmiyordu. Her ne kadar birleşseler de, Mitanilere karşı koyacak güçleri yoktu. Bunun yerine, Mitanilere karşı başka bir plan devreye soktular: Hanedan ailesinin içine nifak tohumları ekerek, İmparator Arzaşu'nun ölümüne dair ilginç tezler üretip bu durumu kullanmayı amaçladılar.
1
Asur ve Hititler’in nifak ittifakının planı şu şekildeydi: Küçük yaş nedeniyle tahta çıkamayan prense, babasının amcası Tuşarzad tarafından öldürüldüğü yönünde bir söylenti yayıp, onu amcasına karşı kışkırtmayı hedefliyorlardı. Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi, İmparator Arzaşu aslında generallerinden biri tarafından öldürülmüştü. Asur ve Hititler’in bu kurnaz ittifakı, hassas bir şekilde işledi ve amacına ulaşarak saraya böyle bir nifak sokmayı başardılar. Bir şekilde öldürülen imparatorun oğluna bu söylentiyi aktardılar ve ona susmaması gerektiğini belirttiler. Asurlar ve Hititler, bu nifakın, hanedan ailesini zehirleyip, ittifaklarını bozarak imparatorluğu yıkıma sürükleyeceğini çok iyi biliyorlardı. 1
Mitanilerin (Kürtlerin) düşmanları, o kadar ince bir stratejiyle hareket etmişlerdi ki, II. Arzama’yı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, amcası Tuşarzad’ın babasının katili olduğuna inandırmayı başardılar. Çünkü Asurlar ve Hititler uzun yıllar boyunca Mitani sarayına casuslar yerleştirerek fırsat kollamış ve her seferinde Arzama her türlü desteği sağlayabileceklerini bildirip sürekli tetikte durmuşlardı. Asurlar ve Hititler’in saraya soktukları nifak tohumları sonunda amca ile yeğen arasında büyük bir düşmanlık doğurdu ve ikisi arasında kavgalar başladı. MÖ. 1361’de taraflar arasında büyük bir savaş patlak verdi. Artık Mitani, ikiye bölünmüştü ve her iki taraf da halktan aldıkları gücü birbirlerine karşı harcıyordu.
Yaklaşık 200 yıl boyunca Mitani İmparatorluğu’nun gücünü artırmak için yapılan çabalar, bir anda imparatorluğu yıkmak isteyenlerin eline geçti. O günden sonra taraflar birbirlerinin peşinden koşarak sürekli zarar vermeye çalıştılar. Hanedanlık içindeki bölünmeler ve çatışmalar nedeniyle Mitaniler bölgedeki güçlerini kaybettiler, çünkü ellerindeki enerjiyi birbirlerini yenmeye harcadılar. Mitani İmparatorluğu, içindeki çekişmelerle zayıfladıkça, büyük ağacın içinde ilerleyen kurt gibi, bu zayıflık onu içten içe çürütüp ikiye böldü. Bu, Asurların aradığı fırsattı ve hemen Mitanilere başkaldırıp, bundan sonra kendilerine vergi ve haraç ödemeyeceklerini duyurdular. O dönemde Asur’da Ubalit adında bir kral yönetimdaydı. Mitani İmparatorluğu, iki bağımsız krallığa bölündüğünde, Hititler ve Asurlar, Mitanilere karşı oynadıkları oyunlarında yeni bir aşamaya geçtiler. Hititler Arzama’yı, Asurlar ise Turşarzad’ı destekliyor gibi gözüküyorlardı. Ancak gerçekte, Hititler ve Asurlar, geçmişteki intikamlarını almak için Mitanilerin zayıflamasını bekliyorlardı.
1
Mitanilerin iç çekişmeleri, MÖ 1345 yılına kadar sürdü. Bu durum, Kral Turşarzad’ın, ordu içinde şehzade III. Şewzerin’e bağlı özel bir kuvvetin suikasti sonucu öldürülmesiyle son buldu. Fakat bu suikast, iç çatışmaları sona erdirmedi. Çünkü imparatorluk içindeki nifak güçleri, suları sakinleştirmemek adına kralın ölümünün ardından aceleyle oğlu Kurdiwaz’ı tahta geçirdi. III. Şewzerin, kısa süre tahta kalan amcasının oğlu Kurdiwaz’ı öldürmeye çalıştı. Ancak Kurdiwaz durumu fark etti ve Hitit sınırına doğru kaçtı. Burada Hitit Kralı I. Şupiluliyum onu karşılayarak koruması altına aldı. 1 18
Şehzade Kurdiwaz, mülteci olarak Hititlere sığındığında, Hitit Kralı ile yakınlaşmaya çalıştı. Çünkü onun desteğiyle kendi orduyu kurarak yurduna geri dönmeyi planlıyordu. Bu yakınlaşmayı başaran Kurdiwaz, Hitit Kralı I. Şupiluliyum’un kızıyla evlendi ve Mitani İmparatorluğu'ndaki eski konumuna geri dönmek için yardım istedi. Hitit Kralı, bu isteği olumlu karşıladı.
19
Bir süre sonra Şehzade Kurdiwaz, büyük bir Hitit ordusuyla Mitani topraklarına geri döndü. Ayrıca, daha önce Mitani ordusundaki vatansever özel kuvvetlerle işbirliği yapmıştı. Hititlerin desteğiyle, bir yıl içinde iktidarı ele geçirdi. Ancak, ne yazık ki Mitani sarayındaki iç çekişmeler, imparatorluğun bölgedeki saygınlığını ve gücünü ciddi şekilde zayıflatmıştı. Eskiden Mitanilerin hizmetinde olan aşiret ve klan liderleri, artık vergi ödemek bir yana, öfkelendiklerinde şehirleri yağmalamaya başlamışlardı.
MÖ. 1360’ta, Asurlar Kral I. Asur Ubalite komutasında bir orduyla, Mitani topraklarındaki Arapha ve Nuzi şehirlerini işgal ettiler. Ancak Hitit Generali I. Şupiluliyum, Kral Kurdiwaz’ı desteklemeye devam etti ve Mitaniler, I. Şupiluliyum’un MÖ. 1322’deki ölümüne kadar ayakta kaldılar. Onun ölümünden sonra ise Mitani İmparatorluğu, daha da zayıflayarak çöküş sürecine girdi.
1
Eğer iç çatışmalar olmasaydı, Mitani İmparatorluğu muhtemelen yüzlerce yıl daha bölgede güç ve otorite olarak kalacaktı. MÖ. 1320’de Şehzade Kurdiwaz’ın ölmesinin ardından, kardeşi Şazura tahtına geçti.
Kurdiwaz'ın kardeşi Kral I. Şazura, öyle bir dönemde iktidarı devraldı ki, tahta geçtiği sırada Hititler ve Asurlar, Mitani topraklarını iki yandan kuşatma altına almışlardı. Hitit askerlerinin gücü sınırlı olsa da, Asurlar, Dağ Krallıkları'nın dağınık yapılarından ve organizasyon eksikliklerinden faydalanarak büyük bir güç kazanmışlardı. O dönemde Asur Kralı Arik-Den-ili, ordusunu Zagros Dağları'na gönderip, Nigimhu Krallığı'nı işgal etmişti.
Kral I. Şazura'nın talihsizliği, tahta geçmesinin, Asur Kralı Arik-Den-ili'nin ölümüne ve yerine, Mitanilere karşı büyük bir öfke besleyen oğlu Adad Nirari'nin tahta çıkmasına denk gelmesiydi. Çünkü Adad Nirari, geçmişteki 200 yıllık Mitani yönetimini bir zulüm olarak görüyordu.
Bu sebeple Asur Kralı I. Adad Nirari, Mitanilerden vergi ve haraç ödemelerini talep etti. Ancak Mitani İmparatoru Şazura, bu isteği saçma bulup tepki gösterdi. Bu da Asur Kralı için, Mitanilere saldırması için bir fırsat yaratmış oldu. I. Adad Nirari, Mitanilere saldırarak İmparator Şazura'yı esir aldı ve haraç ödemeye ikna edene kadar onu yanında tutmaya devam etti. Eski İmparator Şazura, haraç ödemeye ikna olunca, 200 yıl aradan sonra Mitaniler yeniden Asurlara vergi ve haraç ödemeye başladı. Bu şekilde, Kral Şazura'nın hükümetinde Mitaniler, yaşamları boyunca Asurlara vergi ve haraç ödemek zorunda kaldılar. 200 yıl boyunca tüm bölgenin haracını ve vergisini toplayan Mitaniler, saraylarındaki iç çekişmeler ve nifak nedeniyle zayıflayarak, sonunda Asurlara yeniden vergi ve haraç ödeme durumuna düşmüş oldular.
20
21