Daha Fazla

Kürt Mitolojileri


B


Badefra

Badefra, Zerdüştlük inancına göre insanların öldükten sonra öteki dünyada işledikleri günahlar nedeniyle alacakları cezai yaptırımı ifade eder. Avesta'da 'padefrah' olarak geçen bu kavram, bireylerin işledikleri kötülük ve günahların karşılığı olan cezayı anlatır.Ancak bu ceza, işkence şeklinde değil, daha çok bir mahrumiyet olarak ortaya çıkar. Zerdüştlük, diğer Ortadoğu inançlarından farklı olarak ceza ve ödül anlayışını hedonizm veya işkence temeline dayandırmaz. Zerdüştlüğün cehenneminde karanlıklar bulunur ve işlenen suçlara göre farklı katmanlara ayrılır. Örneğin, bazı katmanlar yalnızlık, bazıları karanlık ve soğuk içerir; ancak bu durum sonsuz değildir. Süre dolduğunda, kişi cennete geri döner.Badefra kavramı, fiziksel işkenceye dayanmaz ve Zerdüştlükte fiziksel işkencelere yer verilmez. Bunun yerine, yalnızlık ve mahrumiyet gibi duygusal süreçler öne çıkar. Aynı etki, Zerdüştlüğün kökenlerinden olan proto-Kürt inançları olan Mazdekizm ve Manicilikte de görülür. Örneğin, Mani'nin öncülüğünde ortaya çıkan Maniheizmde cehennem 'bolos' olarak adlandırılır. Bolos, derinliği ve şekli olmayan, dev kaya parçalarıyla kaplanmış karanlık bir kozmik mezar olarak tanımlanır. Maniheizmde cehennem, karanlık ve izolasyonla betimlenmiş olup fiziksel işkencelere yer verilmez.


Badroj

Badroj, rüzgâr tanrısı ve meleğine adanmış bir gündür. Proto-Kürt topluluklarında, döngüsel doğa olaylarına özel günler ayrılarak, bu olayların insanlara sağladığı faydalar nedeniyle doğaya şükranlarını sunmak amacıyla kutlanır. Bu özel günler, doğa olaylarının insanlar üzerindeki etkilerinden dolayı bir minnet ifadesi olarak düzenlenmiştir. Badroj, Mazdaizmdeki rüzgâr tanrısına duyulan minneti göstermek ve rüzgârla ilgili felaketlerden korunmak için her ayın yirmi ikinci günü bu tanrıya adanır. Badroj gününde, güzel yemekler hazırlanır, paylaşılır ve bölüştürülür. Bu günde, temizlenmek, yıkanmak ve temiz kıyafetler giymek bir gelenek haline gelmiştir. Ayrıca, atın koşması rüzgârla ilişkilendirildiği için (Anahita'nın dört atından biri rüzgârdır), bu gün at binmek ve at koşturmanın kişiye şans getireceğine inanılır.


Bekoyê Ewan

Bekoyê Ewan, Kürt mitoloji ve destanlarında (özellikle Memê Alan mitolojisi ve Mem û Zin destanı) fitne, fesat, hile, entrika ve çeşitli oyunlarla tanınan bir karakterdir. Beko, Memê Alan Destanı'nda Zîn'in babasıdır ve kehanetle ilgilenir. Memê Alan’ın geleceğini kehanetlerden öğrenen Beko, onu yanlış yola yönlendirir, kandırır ve sonunda kızı Memê Alan’ı öldürür. Mem û Zin destanında ise Beko, Zîn'in babası Mîr Zeyneddîn'in danışmanıdır. Burada da fitne-fesatla Zeyneddîn’i Mem’e karşı kışkırtır, Mem ve Zîn arasına girer ve Mem’in zindana atılıp öldürülmesine neden olur. Her iki destanda da Beko, fitne ve fesat özelliğiyle öne çıkar.


Behmen Meh

Zerdüştlüğe göre, 20 Aralık ile 20 Şubat arası Behmen ayı olarak kabul edilir. Bu dönemde, Behmen, yağdırdığı karla dünyadaki tüm kirleri temizler. Kürt mitolojisinde beyazlık, Behmen ve Anahîta'nın sembolleri olduğu için, bu mitolojik anlatılarda bu sembollerle ilgili aktarım ve sembolizmlerle karşılaşmak mümkündür. Örneğin, karın beyazlığıyla dünyadaki kirlerin temizlenmesi bir metafordur. Beyaz, temizlikle birlikte duruluk, saflık ve masumiyeti de simgeler. Beyazın barış rengi olarak kabul edilmesinin nedeni, taşıdığı masumiyet anlamıdır.


Behmen Roj

Behmen Roj, Mazdaizm'e göre ilk kadın olan Marfnin (Meşyâne) yaratıldığı gündür ve bu gün, kızgınlık ile küskünlüklerin ortadan kaldırılmasını simgeler. Aynı zamanda, hayvanların da koruyuculuğunu üstlenen Behmen, bu özel günde (her ayın ikinci günü Behmen Günü olarak kabul edilir) üç ana unsur ön plana çıkar. İlk olarak, kadının yaratılışının (Marf ya da Meşyâne) kutlanması; ikinci olarak, kızgınlık ve küskünlüklerin giderilmesi gerektiğinin hatırlatılması; üçüncü olarak ise, hayvanların bolluk ve bereketinin yanı sıra, Behmen tarafından korunmalarının sağlanmasıdır.


Belqîz

Belqîz, Kürt mitolojisinde yer almasa da, Tevrat ve Kuran'da işlenen bir konu olması nedeniyle ve aynı zamanda dini rivayetler aracılığıyla Ortadoğu'nun diğer halklarına, özellikle Kürtlere, geçmişten günümüze taşınmış ve Kürt kültürü, folkloru ve edebiyatında işlenen bir figür olmuştur. Belqîz ve Süleyman efsanesi, Kürt coğrafyasına yayılan efsaneler arasında yer almakta olup, bazı bölgelerde (örneğin Hakkâri) karşılıklı bakışan dağlara Belqîz ve Süleyman adları verilmiştir. Belqîz isminin, Akadca'daki 'bey, efendi' anlamına gelen 'bel' kökünden türediği ifade edilse de (bu durumda Bel + qiz, 'kadınların efendisi' anlamına gelir), bazı kaynaklar ise ismin kökeninin Fenike tanrısı Baal'a dayandığını öne sürmektedir. Bu iddiaya göre, Bel + qiz, 'Baal'ın kızı' anlamına gelmektedir.

Belqîz ve Süleyman efsanesinde, birbirlerine duydukları aşk ve kuşların aşk mektuplarını taşıması anlatılsa da, bu efsanenin gerçeği, Belqîz'in Arabistan Yarımadası'nın güneybatısında, Sabâ (Seba) kavminin kraliçesi olduğu gerçeğine dayanır. Eski Ahit'te adı anılmaksızın, Sabâ kraliçesi olarak bahsedilir ve onun, Süleyman’ı bilmecelerle sınamak amacıyla büyük bir toplulukla Yeruşalim'e (Kudüs) geldiği, ona baharat, altın ve başka değerli taşlar sunduğu, Süleyman'ın bilgeliğine ve saltanatının büyüklüğüne hayran kaldığı, Süleyman'ın da ona aynı şekilde karşılık verdiği, bütün dileklerini yerine getirdiği anlatılır. Kuran’da ise Belqîz adıyla anılır ve hüthüt kuşunun aracılığıyla, çok varlıklı bir kraliçe olduğu, halkı ile birlikte güneşe tapmaya inandığı, karşılıklı mektuplaşmalar sonucu tahttan Süleyman’ın sarayına taşındığı ve onun peygamberliğini kabul ettiği aktarılır. Ayrıca Süleyman ile evlendiği ve bu evlilikten üç kızı ve bir oğlu olduğu da efsanelerde yer alır.


Birca Belek

Birca Belek, binlerce yıl öncesine dayanan ve Şırnak ilinin Cizre ilçesinde bulunan tarihi bir kaledir. Birca Belek adı, Kürt efsanelerinde, dengbejlerin aktarımlarında ve en eski edebi Kürt metinlerinde sıkça yer alır. Bu kale, bilinen en eski destanlardan biri olan Memê Alan destanında geçer. Daha sonra, Ahmedê Xanfin'in Mem Zin destanını yazarken bu efsaneden etkilenerek Birca Belek'ten bahsedilir. Mem, bir süre bu kalede zindana atılır. Ayrıca, Botan emirlerinin de ikamet ettiği bu kale, Bedirxan Bey Kalesi olarak da anılmaktadır. Kale, Cizre’yi çevreleyen surlarla birlikte inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir. Kalede, hükümdar makamı, karargâh, zindan, mescit ve dershane olarak kullanılan bölümler bulunmaktadır.


Borz

Borz, Avesta'ya göre cennetin mitolojik bir dağıdır. Borz kelimesi, Avestada yüksek, yüce, heybetli ve şerefli gibi anlamlara gelir. Kürt destanlarında veya dengbej şarkılarında 'biraboz' (boz kardeş) veya 'bozberane mala bavê min' (evimin boz koçu) ifadeleri kullanıldığında, bu, kişinin heybetliliğini, büyüklüğünü ve yiğitliğini vurgulamak amacıyla söylenir. Cennetin mitolojik dağı olan Borz'un ismi, kısmi anlam değişiklikleriyle de olsa, günümüz Kürtçesine aktarılabilmiştir.


Boyer

Boyer, Dêrsim bölgesinde bulunan bir dağdır. Bu dağ, pir ocağıyla ilişkilendirilen ve tanrıça kültürünün günümüz dinlerine uyarlanmış biçimde olduğuna inanılan bir mitolojiye dayanır. Mitolojiye göre Boyer, evliya Kureyş'in kızı ve Düzgün Baba'nın kardeşidir. Kureyş, aynı zamanda bir pir ocağıdır. Pir Kureyş'in üç erkek ve üç kız çocuğu vardı. Erkek çocuklarından Düzgün Baba ile üç kız çocuğu olan Jele, Boyer ve Xaskara dağa dönüşürler ve her biri Kureyş ocağının bir kolu olur.


Bradostî

Bradostî, Adi Dimdim Kalesi destanından ve çeşitli efsanelerden, aynı zamanda bazı isyanlara merkezlik etmesi nedeniyle dengbêjlerin kilamlarına konu olmuş bir aşiret konfederasyonudur. Bu konfederasyona Lolanî de denir. Devlet sınırları belirginleştikten sonra Irak ve İran sınırı arasındaki bölgede yerleşmiş ve bu bölge hâlâ aynı adla anılmaktadır. Bradost veya Lolan, Kürt tarihinde önemli bir yer tutar. Sidekan bölgesi, Lolanların en büyük yerleşim yeridir. İran’daki Lolanlar, Urmiye’deki Somaî Bradost, Doll (Dizadî), Berdasor, Mergever ve Tirgewer gibi yerlerde yaşamaktadır. Kurmancî lehçesini konuşan Bradostlar, Şerefname’ye göre 19. yüzyılın başlarına kadar Urmiye çevresinde varlıklarını sürdüren bir emirlik kurmuşlardır. 1609 yılında, Bradost miri Xanê Lepzêrin ve Şah Abbas arasında gerçekleşen Dimdim Savaşı'nda yenilgiye uğramışlardır. Bu yenilgi sonrası Şah Abbas, bazı Kürt aşiretlerini Horosan’a sürmüş ve yerine Türkmen Afşarları yerleştirilmiştir. Bu emirlik, 19. yüzyılın başlarına kadar devam etmiş, 1639’daki Kasr-ı Şirin Antlaşması ile sınırlar belirlenmiş ve aşiret ikiye bölünmüştür. Osmanlı tarafında kalanlar ise Bradost Nahiyesi olarak Musul vilayetinin Şehrazor sancağındaki Rewandiz kasabasına bağlı olmuştur.


Binevşa Narîn

Binevşa Narîn, klasik Kürt destanlarından biridir ve 'Cembeliyê Kurê Mirê Hekariyan Binevşa Narîn' olarak da bilinir. Destana göre, Binevşa'nın babası Faris Bey bir adamı öldürüp evini taşır ve Derwêş Bey'in yaylalarına yerleşir. Faris Bey'in Binevşa dışında üç erkek çocuğu daha vardır. Derwêş Bey, doksan yaşındadır ve Binevşa'yı gördüğünde ona aşık olur. Faris Bey'den kızını ister, ancak başlık parası olarak ne isterse buna razı olacağını söyler. Faris Bey, Binevşa ve üç erkek kardeşine sorması gerektiğini ifade eder. Binevşa ve kardeşleri, bunun kesinlikle kabul edilemeyeceğini söylerler. Binevşa, henüz on dört yaşında olduğunu ve Derwêş Bey'in doksan yaşında olduğunu belirterek, ona olan ilgiyi reddeder.

Binevşa Narîn Destanı, dengbêjlik tarzında söylenen önemli bir Kürt müziği parçasıdır. Olay Hakkâri bölgesinde geçse de, tüm Kürt coğrafyasındaki dengbêjler tarafından bilinir. Destanın devamında şöyle gelişir: Binevşa'nın reddi üzerine, Faris Bey ve çocukları gece yarısı otağlarını toplayıp Derwêş Bey'in yaylasını terk ederler. Derwêş Bey, sabah onların göçtüğünü görünce Binevşa'yı almak için zorla harekete geçmeye karar verir ve elli süvarisini gönderir. Yolda karşılaştıklarıyla savaşa girerler; elli süvariden kırkı ölür, on süvari geri çekilip Derwêş Bey'e döner. Derwêş Bey bu kez iki yüz süvari gönderir. Üç erkek kardeş savaşa girer, iki kardeş ölür, bir kardeş sağ kalır. Derwêş Bey'in süvarilerinin yüzü ölür, geriye kalan yüzü ise geri çekilir. Yolda Hakkâri mirinin oğlu Cembelî ile karşılaşırlar ve onun yardımına ihtiyaç duyarlar. Cembelî, Binevşa'nın kardeşine yardım ederek kalan süvarileri de öldürürler. Ardından dinlenmek üzere kamp kurarlar. Cembelî, Binevşa'yı kendisine ister ve Binevşa, baba ve kardeşinin onayı ile buna evet der. Ancak, Derwêş Bey yüz elli süvariyle gelir, Binevşa'nın babasını ve kardeşini öldürür ve Binevşa'yı zorla alır. Cembelî, on gün sonra, aşiret üyelerinden bazılarını Faris Bey'in otağını kendi yaylalarına taşımaları için gönderir. Onlar varınca cenazelerle karşılaşırlar. Cembelî, Binevşa'sız bu dünyada evlenmeyeceğine karar verir. Derwêş Bey, eski yerinden taşınarak göç eder. Bir yıl sonra, Cembelî yerlerini bulur ve Çobanlar'ın yanına gider. Kısrağını, kıyafetlerini ve çobanının keçesini değiştirir. Ertesi gün, evin hizmetçisi süt sağmaya gelir ve Cembelî'nin yakışıklılığına ve heybetine hayran kalır. Binevşa'ya bunu anlatır. Binevşa, bunun Cembelî olduğunu fark eder. Ertesi gün Binevşa süt sağmaya gider ve Cembelî ile kaçar. Binevşa, Cembelî'den bir çocuk dünyaya getirir ve çocuğuna Cembelî'nin adını verir. Süt sağmaya gidip Cembelî'yi gördüğünde, çocuğu evde bırakıp onunla kaçar ve kurtulur.


Buîtî

Buîtî, Avesta'da kötülükle ilişkilendirilen ve Ehriman'ın yarattığı iblislerden biridir. Avesta'ya göre, kandırma ve günümüzdeki ölüm gibi olayları yaratan bir varlıktır. Buîtî'nin temel özellikleri arasında sessizce yaklaşmak ve fark ettirmeden arkadan vurmak yer alır. Arkadan vurmanın namertlik ve kalleşlikle ilişkilendirilmesi, bu tür bir davranışın tarihsel, inançsal ve mitolojik bir temele dayandığını gösterir. Bu durum, kültüre de yansımıştır. Örneğin, feodal dönemde Kürt aşiretleri arasındaki savaşlarda ve çatışmalarda arkadan vurmak, böyle bir mitolojik kökenin ve tarihi kültürün etkisiyle kalleşlik ve namertlik olarak kabul edilir. Arkadan ateş açmak, asla yiğitlik olarak görülmez ve bunu yapan kişi, çevresi ve aşireti tarafından olumsuzlanır ve lanetlenir. Karapete Xaço'nun kılamlaştırdığı Filîtê Quto Destanı'nda, Filît ve Eme Etmanki karşılıklı mevziler kurar ve sırayla ateş ederler. Bir kişi ateş ettiğinde, sıra diğerine geçer ve ikinci kurşunu atana kadar ateş edilmez.