Nabarbi, Hurrî tanrılarından biridir. Ancak bu tanrı, yalnızca Hurrîler değil, aynı zamanda Asur, Guti ve Sümer panteonlarında da yer alır. Naparbi ismiyle de tanınır. Gutiler, Nabarbi'nin torunu Ninurta için anıtlar inşa etmişlerdir. Guti Kralı Gudea, Lagaş'ta ona bir heykel yaptırmıştır. Bazı kaynaklarda ise kendisinden tanrıça olarak da bahsedilmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, proto-Kürtler dışında diğer Mezopotamya halkları tarafından da benimsenmiş olması nedeniyle, Nabarbi ortak bir tanrı veya tanrıçadır.
Nemrut, dini kaynaklarda Babil hükümdarı olarak geçse de, tarihsel kaynaklarda Babil valilerinin unvanı olarak yer almaktadır. Yani, Babil hükümetinin egemenliği altındaki her bölgeye atanan valilere Nemrut denirdi. Adı, zalimliğiyle ünlü olan ve İbrahim efsanesinde yer alan Nemrut, Babil'in Urfa bölgesine atanan valisidir. Nemrut mitolojisinin farklı versiyonları bulunmaktadır. Bazı efsanelerde İbrahim’in babası Tareh (Azer), Nemrut’un danışmanı ve tapınaklarının sorumlusudur. Kâhinler, Nemrut’a bir rüya yorumlayarak, 'Bu yıl içinde bir çocuk doğacak, tüm insanların dinlerini değiştirecek, yeni dinine inanacak ve Nemrut’un saltanatını devirecektir.' şeklinde bir kehanette bulunurlar. Bunun üzerine Nemrut, kehanet doğrultusunda doğacak çocuğun engellenmesi için hamile kadınları öldürmeye başlar. Ancak Tareh, İbrahim’in annesini ölümden kurtarır ve olağanüstü bir şekilde İbrahim’i dünyaya getirip büyütür. İbrahim, ergenlik çağına geldiğinde Nemrut’a karşı mücadele etmeye başlar. Kur'an’da Nemrut’un adı doğrudan geçmez, ancak İbrahim Peygamber’le ilgili ayetlerde dolaylı olarak ondan bahsedilir. Bakara Suresi’nin 258. ayetinde şöyle denir: 'Bilmez misin o kimseyi ki Allah kendisine krallık vermişken yine de İbrahim’le tanrısı üzerine tartışıyordu. O gün İbrahim: 'Allah güneşi doğudan doğuruyor, sen de batıdan doğursana' dediğinde, Allah’ı tanımayan kişi şaşırıp kalmıştı.'
İbrahim’in Nemrut’a karşı verdiği mücadele efsanelerinin birinde de put kırma olayı anlatılmaktadır. Bu efsaneye göre İbrahim, mabede gidip putları kırar. Putların kim tarafından kırıldığını soranlara, en büyük putun kırıldığını söyler. 'Put bu işi yapabilir mi?' diye soranlara ise 'Madem yapamayacağına inanıyorsunuz, o zaman ona niye tapıyorsunuz?' der. Nemrut, İbrahim’i Urfa’da ateşe atmaya karar verir, ancak ateş İbrahim’e zarar vermez. İbrahim, Nemrut’a karşı mücadele ederek onu yener. Babası Tareh ve yeğeni Lut ile birlikte Harran’a yerleşir. Babasının ölümünden sonra, 75 yaşındayken Kenan ülkesine gider. İbrahim’in put kırma eylemi, Nemrut’a karşı mücadelesi ve efsanelerinden birinde Nemrut’un beynine sivrisineğin girerek onu öldürmesi gibi olaylar farklı mitolojik anlatımlara sahiptir. Bu olayların metaforik bir anlatım olduğu, sivrisineğin Nemrut’un beynine girmesinin, onun düşünsel olarak etkisiz hale geldiğini, ikna gücünü kaybettiğini ve düşünsel olarak yenildiğini simgelediği yorumlanır. Mitolojinin dayandığı tarihsel olay ise, Babil’in bölgedeki temsilcisi olan Nemrut’a karşı bir direniş olduğu ve bu direniş sonucunda Urfa’yı terk etme zorunluluğunun ortaya çıktığıdır.
Newroz, 21 Mart’ta kutlanan ve proto-Kürtlerin en eski inançlarına dayanan bir bayramdır. Kawa mitosunun çok daha öncelerine giden bir geçmişi vardır. Newroz, proto-Kürtler arasında toplumsal bir değer olarak kabul edilen ve bayram olarak kutlanan bir gelenektir. Bu yönüyle Newroz, üç tarihsel dönüm noktasında ele alınabilir. Birinci dönem, Newroz’un anlamına odaklanır ve mitolojide Newroz ile ilişkilendirilen efsaneleri kapsar. Bu mitolojilerin en eski örnekleri Mazdaizm ve Mitraizmde yer alır. Mazdaizm’e göre Newroz, ateşin yaratılmasıyla başlar. Ahura Mazda’nın ateşi 21 Mart’ta yarattığına inanılır. Avesta’da ise Ahura Mazda’nın dünyayı 365 günde yarattığı belirtilir ve dünyanın yaratıldığı gün 21 Mart olarak kabul edilir. Bu inanç, Kürtlerin sonraki inanç sistemlerine de etkisini göstermiştir. Örneğin, Êzidîlikte Laleş’te 365 kandil yakılır; bu, Ahura Mazda’nın dünyayı yaratmasının sembolik bir ifadesidir. Proto-Kürtlerden olan Hurrîlerde, baştanrı Teşup’un ejderha İlluyanka’yı 21 Mart’ta öldürerek dünyaya özgürlük getirdiğine inanılır. Mitraizm’de ise ölülerin ruhları, yaşayanları 21 Mart’ta ziyaret eder ve mezarlıklar canlanır. Kürt coğrafyasındaki pek çok mezarlık ziyaret geleneği ve haftada bir ölü yemeği verilmesi de bu inançla bağlantılıdır. Ayrıca, Ahura Mazda’nın Yima’yı bir Newroz günü yarattığına inanılır. Bu inanç, sonraki Kürt inançlarında da farklı şekillerde yer alır. Êzidîlikte Tanrı Melekê Tawus’un bir Newroz günü yaratıldığına inanılır. Bazı Kürt Alevi bölgelerinde ise Hz. Ali’nin bir Newroz günü doğduğuna inanılır.
İkinci dönem, Kawayê Hesinkar ile başlayıp, sömürgecilik, baskı, zulüm ve haksızlıklara karşı başkaldırı ve isyan anlamı taşır. Bu dönemde Newroz, Asur İmparatorluğu’nun işgaline son verme ve Medya’nın bağımsızlığını kazanmasıyla özdeşleşir. Bu mitolojik anlatı, Kawayê Hesinkar’ın ve Dehaq ile bağlantılı Asur Kralı Sîn-Şarra-İşkun’un mücadelesiyle anlatılır. Bu mitosla Newroz, zulme ve sömürüye karşı başkaldırı simgesi haline gelir. Üçüncü dönüm noktası ise 'Çağdaş Kawa' olarak bilinen Mazlum Doğan ile başlar ve Newroz’un diriliş ve mücadele anlamını kazandığı bir süreçtir. İlk dönemde Newroz, bir inanç unsuru olarak kabul edilip toplumda manevi bir değer olarak benimsenirken; ikinci dönemde haksızlığa karşı başkaldırı anlamı kazanmış, üçüncü dönemde ise Newroz, tarihsel bir olayın ötesine geçerek diriliş ve mücadele sembolü haline gelmiştir. Newroz sadece Kürtlerin kutladığı bir bayram değildir. Asya halklarının çoğunda, eski Mezopotamya halklarında da farklı isimlerle 21 Mart’ı kutlayan gelenekler vardır. Sümerler, 21 Mart’ı doğanın uyanışı olarak kutlardı. İnanna, Sümer inançlarına göre 21 Mart’ta doğayı yeniden canlandırmıştır. Sümerlerde buna 'Zagmug Bayramı' denir ve her yıl genç bir erkek İnanna’nın temsilcisiyle çiftleşir, sonra kurban edilerek kanı toprağa akıtılır ve toprağın bereketleneceğine inanılır. Babil’de ise Enuma Eliş Destanı’na göre 21 Mart’ta Marduk’un Tiamat’ı öldürdüğüne inanılır ve bu 'Akitu Bayramı' olarak kutlanır. Hititlerde, Hurrî baştanrısı Teşup’un ejderha İlluyanka’yı öldürmesi nedeniyle, 21 Mart’ta dünyayı bu ejderhadan kurtuluş bayramı olarak kutlanır. Eski Mısır’da 21 Mart, bereket tanrısı Osiris’in dirilişi olarak kutlanırken, Eski Efesliler 21 Mart’ı bitki, hayvan ve ay tanrıçası Artemis’e adamışlardır. Ayrıca İyonlar, 21 Mart’ı tanrıça Demeter’e adarlardı; Demeter’in kızı Persephone’un yeraltı tanrısı Hades tarafından kaçırılmasından sonra yalnızca 21 Mart’ta yeryüzüne çıktığına inanılır. Frigyalılar, bu bayramı ana tanrıça Kybele’ye adarlardı. Birçok İskandinav ve Slav halkı da 21 Mart gecesinde bazı kukla ve figürleri mızrak uçlarına geçirip yakarlardı. Tevrat’ta da Nuh’un gemisinin tufandan sonra yılbaşında (Ekinoks, eski takvimlerde yılın başlangıcı olarak kabul edilirdi) yani 21 Mart’ta suyun üzerine oturduğu aktarılır.
Niran, proto-Kürtlerin yılan şeklindeki tanrılarından biridir ve ona ait kalıntılar, özellikle Dera kentindeki buluntular, Niran’ın çok eski bir inanç olduğunu ve muhtemelen Neolitik Çağ’dan kalma bir kült olduğunu göstermektedir. Bazı kaynaklarda ismi Nirah olarak da geçmektedir. Bazı kudurrular üzerinde, Niran’dan Star’ın elçisi olarak bahsedilmektedir. Niran tamamen yılan biçiminde olup, aynı zamanda insan formunda da betimlenmiştir. Üçüncü Ur Hanedanı döneminde ise Niran ve Irhan’ın birleşmiş figürleri öne çıkmaktadır.
Nisibis, Mardin’in en eski ilçelerinden biridir. İsmi, tanrıça Nisaba’dan türetilmiştir ve bu şehir, tanrıça Nisaba’nın kenti olarak bilinir. Nisaba, proto-Kürt tanrıçası olmakla birlikte Mezopotamya'nın diğer halkları tarafından da kabul edilmiştir. Nisaba, Umma şehrinin tanrıçası olarak adlandırılır ve bu bölge Guti Krallığı’na bağlıdır. Asurlar döneminde ise bu şehir Nisibis olarak anılmaktadır. Roma egemenliği altına girdiğinde ise Nesibis ismi kullanılmaya başlanır. Nisaba > Nesfba > Nisfbis > Nesfbis > Nisêbin şeklinde bir evrim süreci yaşanmıştır.