Daha Fazla

Hilvan’daki Ananoğulları Devleti


Ananoğulları Devleti, Şazincan Kürtlerinin emiri Emir Ebu’l-Fetih Muhammed bin Anan tarafından kurulmuştur. Emir Muhammed bin Anan, tam 20 yıl boyunca rakipsiz bir şekilde bu devleti yönetmiş ve vefatına kadar idareyi elinde tutmuştur. Ölümünün ardından yönetim, oğlu Hüsamettin Ebu Şevk’e geçmiştir.

Ebu Şevk, Hasanan meliki Tahir bin Hilal ile eskiye dayanan bir düşmanlık yüzünden büyük bir çekişme yaşamıştır. Tahir, hapisten çıkar çıkmaz tüm askeri gücüyle Ebu Şevk’e saldırmış ve bu saldırı, şiddetli bir savaşa dönüşmüştür. Savaş, Ebu Şevk’in yenilgisiyle sonuçlanmış, kardeşi Tahir zafer kazanmıştır. Bu yenilgi, Ananoğulları şehirlerinden bazılarının Hasananların eline geçmesine sebep olmuştur. Ancak ilerleyen zamanlarda barış yapılmış ve düşmanlık bir süreliğine sona ermiştir. Ne var ki barış kısa sürmüş ve eski çekişmeler yeniden başlamıştır.

Ebu Şevk, gizlice bir ordu kurarak Hasanan topraklarına saldırmış ve tüm bölgeyi ele geçirmiştir. Aynı dönemde Alau’d-Devle Kakevi, Dinever’e saldırıp şehri ele geçirmiş, ancak Şerefu’d-Devle’nin gücünden çekinerek burayı terk etmiştir.

1030 yılında Oğuzlar, Dinever vilayetine büyük bir saldırı düzenlemiştir. Bu saldırıya Ebu’l-Fetih bin Ebu Şevk karşılık vermiş, düşmanla ölümüne savaşmış ve birçok Oğuz askerini öldürüp bir kısmını esir almıştır. Bu zafer, onun ününü artırmıştır. 1039 yılında ise Karmisin ve Dağlar bölgesini ele geçirmiştir. Babası adına Dinever’in yönetimini üstlenen Ebu’l-Fetih, amcası Muhelhel’in elindeki Bekura Kalesi’ni ele geçirmeye çalışmış, ancak yenilerek esir düşmüştür. Bunun üzerine babası Ebu Şevk, Muhelhel ile savaşmak için bir ordu toplamış ve Alau’d-Devle Kakevi’den yardım istemiştir. Bu sırada Alau’d-Devle, Dinever’i ele geçirmiş, Ebu Şevk’in kardeşi Serhab ise Dakuk’u fethederek bölgedeki Kürtlerin silahlarını almıştır.

Ebu Şevk, Celalu’d-Devle’nin desteğini almak için Bağdat’a sığınmış ve bir süre sonra Hilvan’a dönmüştür. Muhelhel ise Alau’d-Devle’ye Celalu’d-Devle’ye giderek şikayetini sunmasını tavsiye etmiştir. Bağdat’ın müdahalesi, iki kardeş arasında bir barış sağlamış ancak Dinever’i kaybetmelerine engel olamamıştır. Barış sonrası Ebu Şevk, Şehrezor’a yürümüş ve Bizarşah Kalesi’ni kuşatmıştır. Ebu’l-Kasım bin İyad, Ebu Şevk’in oğlunu serbest bırakması şartıyla barış yapmıştır. Ancak bu barış, Muhelhel’in esiri salıvermemesiyle bozulmuş ve Ebu Şevk, Samğan’a saldırarak tüm bölgeyi ele geçirmiştir. Sonunda iki kardeş arasında barış sağlanmıştır.

Bu sırada Selçuklu Tuğrul Bey’in kardeşi İbrahim Yinal, Dinever ve Karmisin şehirlerini ele geçirmiştir. Ebu Şevk, Hilvan’a çekilmiş ancak burada da tutunamayarak ailesiyle birlikte Sirvan Kalesi’ne sığınmıştır. Oradan kardeşi Muhelhel ile haberleşerek birlikte mücadele etmeye karar vermiştir.

Bu süreçte Ebu’l-Fetih hapishanede hayatını kaybetmiş olsa da, kardeşleri arasında bir ittifak sağlandı ve birlikte memleket üzerindeki düşmanlara karşı harekete geçtiler. Serhab ve Bendnicin’i zor kullanarak ele geçirdiler. Hicri 437 yılında Ebu’ş-Şevk, Sirvan Kalesi’nde vefat etti ve yerine kardeşi Muhelhel geçti. Bu sırada Ebu’ş-Şevk’in oğlu Sad, İbrahim Yinal’a sığınarak babasının mirası olan emirliği talep etti, ancak Muhelhel bu hakkı ona vermedi. İbrahim Yinal, Karmisin’in yönetimini Bedr Hasanveyh’e bırakacağına söz vermişti. Buna karşılık Muhelhel, hicri 438’de Bedr’e saldırarak Karmisin’i ele geçirdi ve İbrahim Yinal’ın ordusunu mağlup etti.

Ancak İbrahim Yinal, Oğuzlardan kurduğu bir orduya Sad bin Ebu’ş-Şevk’i komutan atayarak Hilvan’ı ele geçirdi. Henüz bu gelişme gerçekleşmişken, Muhelhel hızla Hilvan’a geri dönerek şehri tekrar kontrol altına aldı ve düşmanlarını püskürttü. Sad, amcalarıyla sürekli çekişmeler ve savaşlar içinde bir süre geçirdi ve sonunda Serhab’a esir düştü. Bu sırada Serhab’ın oğlu Ebu’l-Asker, babasına karşı isyan ederek ona meydan okudu. Bölge Kürtleri Ebu’l-Asker’i destekledi ve onun sayesinde babasını esir alarak İbrahim Yinal’a teslim etti. Serhab, İbrahim Yinal’ın emriyle gözlerini kaybetti ve Sad serbest bırakıldı.

Muhelhel ise Oğuzlara karşı büyük bir savaş verdikten sonra hicri 443’te Bağdat’a giderek Sultan Tuğrul’a sığındı. Sultan, ona Dakuk, Şehrezor ve Samğan bölgelerinin yönetimini verdi; ayrıca Mahki Kalesi’ni Serhab’a, Radendin Kalesi’ni ise Sad’a bıraktı. Ancak bu toprak paylaşımlarına rağmen Sad ile Muhelhel arasındaki düşmanlık sona ermedi. Nihayet Muhelhel, Sad’ın eline esir düştü. Sultan Tuğrul’un arabuluculuğuna rağmen Sad, Muhelhel’i serbest bırakmayı reddetti. Bunun üzerine Muhelhel’in oğlu Bedr güçlü bir orduyla Sad’a karşı yürüdü ve hicri 446’da onu yenilgiye uğrattı. Böylece Ananoğulları (Anaz) Devleti, kendisinden önceki diğer devletler gibi tarihin sayfalarında yerini aldı.


Kaynakça

  • 1.-Zeki Beg, Muhammed Emin. Kürtler ve Kürdistan Tarihi. Nubihar Yayınları, 2020.