Yezdanşêr, Kürt bir lider, asker ve Bedir Han Beg'in akrabasıydı. Kısa süreliğine Cizre Müteselimi oldu ve daha sonra 1850'lerin ortalarında Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bir isyan başlattı. İsyan başarısız olduktan sonra Vidin'e sürgün edildi, ancak 1860'lı yıllarda Osmanlı bürokrasisine geri döndü.
Yezdanşêr, Türk-Rus Savaşı'ndan faydalanmayı ve halkın memnuniyetsizliğini, başına geçeceği bir Kürdistan yaratmak için yönlendirmeyi hedefliyordu. 1855 yılı baharında mücadelesini Bitlis'te başlattı. Yaklaşık 2.000 kişilik bir savaşçı birliğiyle şehri ele geçirdi, Türk valiyi kovdu, yerine bir Kürt atadı ve zorluk çekmeden ele geçirebileceği Musul'a doğru ilerlemeye başladı. Osmanlı'nın önemli askeri mevzilerinden olan bu bölgedeki silahlar ve cephaneler, 30.000 partizandan oluşan bir ordu kurmasına olanak tanıdı. Bu partizan ordusu, Siirt ve Bağdat valilerinin ortak kuvvetleri tarafından savunulan Siirt’i hızla kurtardı. Birkaç ay içinde, Bağdat’tan Van Gölü'ne ve Diyarbakır’a kadar uzanan geniş topraklar Yezdanşêr'in kontrolüne geçti. Faaliyetleri, halk arasında büyük umutlar uyandırmış ve yanılsamalar yaratmıştı. Silah tutma yaşına gelmiş birçok insan, birliğine katıldı; öyle ki, 1855 yazının sonlarına doğru Yezdanşêr'in birlikleri 100.000 kişiye ulaşmıştı.
Kış yaklaşırken, Ruslar kışlık ordugâhlarına çekilmişti, bu da Bâb-ı Âli'ye Kürdistan’daki isyanları bastırmak için fırsat yaratmıştı. Bu sırada (Kırım Savaşı), Osmanlı İmparatorluğu'nun yanında yer alacağını taahhüt etmiş olan İngiltere ve Fransa, Rus etkisi altına girebilecek bağımsız bir Kürdistan oluşumunda çıkarları olmadığını düşünüyorlardı. İngiliz elçisi Nimroud Rassam, 1855'in sonunda Musul'dan ayrılarak Kürt hareketinin genel merkezine gitmiş ve arabulucu olarak kabul edilmek istemişti. Aşiret reislerini tek tek ziyaret ederek, onları hediye, para ve silah yoluyla yolsuzluğa düşürmeye çalıştı. Yezdanşêr'i de Kürtlerin bağımsızlık sorununu İngilizlerin aracılığıyla çözüme kavuşturmak için ikna etmeye çalıştı. Bazı aşiret reisleri, İngiliz ödemeleriyle gözleri boyanarak mücadele etmekten vazgeçtiler. Yezdanşêr ise cesur bir savaş komutanı olmasına rağmen diplomaside deneyimsizdi, bu yüzden Rassam’ın verdiği sözlere ve “medeni İngiltere’nin” iyi niyetine inandı. Özellikle, destek istemek için Rus yöneticilerine yazdığı mektuba hala cevap alamadığı ve bağımsız bir devlet kurmanın, Yunanistan ve Mısır örneğinde olduğu gibi, yalnızca Avrupalı güçlerin desteğiyle mümkün olduğunu düşündüğü için...
Bâb-ı Âli temsilcileriyle İngiltere’nin himayesinde müzakereler yürütmek amacıyla Rassam’la birlikte İstanbul’a yola çıkan Yezdanşêr, Osmanlı başkentine ayak basar basmaz tutuklandı. Komutanlarını kaybeden birlikleri, bir süre dağlarda dolaştıktan sonra dağılmıştır.