Daha Fazla

Erdelan ve Baban Hanedanlığı


Erdelan ve Baban hanedanlarının tarihi, hem Osmanlı hem de Safevi İmparatorluğu ile olan ilişkilerindeki stratejik konumlarıyla şekillenmiştir. Zagros Dağları’nın iki yakasında hüküm süren bu Kürt beyleri, her iki devletin de bölgede hâkimiyet sağlama çabalarına karşın, yerel güçlerini uzun bir süre koruyabilmişlerdir.

Erdelan Beyliği, özellikle 14. yüzyılın başlarından itibaren günümüz İran’ın batısı ve Irak’ın doğusunu kapsayan geniş bir alanda varlık göstermiştir. Türkmen akınlarının etkisiyle bazı yerlerden geri çekilmiş olsalar da, Erbil, Köy Sancak, Rewandiz, Harîr ve Amediyê gibi önemli şehirleri yeniden ele geçirerek egemenlik alanlarını genişletmeye devam etmişlerdir. Safevilerle ittifak kurmalarına rağmen, Osmanlıların 1514’teki Çaldıran Savaşı’yla kazandığı zafer sonrası dengeler değişmiştir. Bu gelişmenin ardından, coğrafi zorunluluklar nedeniyle Erdelan yöneticileri İran tarafında kalmayı tercih etmek zorunda kalmış ve Osmanlı topraklarından çekilmişlerdir. 1537’de Osmanlılar, Erdelanları Şehrizor bölgesinden çıkarmış ve 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşması ile Şehrizor’un Osmanlı egemenliğinde kalması kesinleşmiştir.

Kürt emirliklerinin kaderini, Osmanlılar ve Safeviler gibi büyük güçlerle kurdukları ilişkiler belirlemiştir. Safeviler, Kürt beyliklerini müttefik olarak yanlarına çekerek bölgedeki dengeyi sağlamaya çalışırken, Osmanlılar Erdelan Beyliği gibi yerel otoriteleri kendi egemenliklerine boyun eğmeye zorlamıştır. Erdelan beyleri, Safevi sarayına yakın olma arzusuyla hareket etmişlerdir. Bu doğrultuda, Erdelan liderlerinden Han Ahmet Han, Şah Abbas’ın kız kardeşiyle evlenerek saraya bağlılığını güçlendirmiştir. Ancak bu yakınlık her zaman fayda getirmemiştir; Han Ahmet Han, Şah Abbas’ın kuzeni Şah Şafi’yi tehdit edebileceği gerekçesiyle kör edilmiştir. Erdelan beylerinin Safevilere olan bağlılığı, Osmanlı ordusunun Zagros Dağları’nı geçerek ilerlemesiyle sınanmıştır. Bu durum karşısında Han Ahmet Han, Osmanlılarla geçici bir ittifaka girmiş ve bu sayede Musul ve Kerkük’te idari görevler üstlenmiştir. Onun yerine geçen kuzeni Süleyman Han, Osmanlıların İran’a karşı düzenlediği seferlerde kilit roller oynamıştır. Süleyman Han’ın ölümünden sonra yönetim, Erdelan ailesinin farklı üyeleri arasında paylaşılmış ve bu sayede beylik, Osmanlı ve İran ile ilişkilerini sürdürmeyi başarmıştır. Erdelanların bağlılığı, genellikle istikrarlı olmuştur; yalnızca baskıların yoğunlaştığı dönemlerde geçici sadakat değişimleri yaşanmıştır.

Erdelanlar, İran’ın yerel yönetim anlayışına önemli bir örnek oluşturmuştur. Safevi İmparatorluğu, bölgedeki otoritesini güçlendirmek amacıyla Erdelan beylerini valilik makamlarına getirerek dolaylı yoldan yönetim sağlamıştır. Bu sistem, daha sonra Kaçarlar tarafından da benimsenerek devam ettirilmiştir ve böylece İran, bölgedeki güçlü aşiretlerin kontrolünü elde tutma şansını yakalamıştır. Zagros’un batısında yer alan Baban Hanedanlığı ise Erdelanlardan farklı bir kökene sahiptir ve daha geç bir dönemde tarih sahnesine çıkmıştır. Babanlar, Pêşdar aşiretinden Baba Süleyman’ın liderliğinde kurulmuş, Erdelanların aksine Osmanlı İmparatorluğu’na bağlılık göstererek önemli bir siyasi ve askeri güç kazanmışlardır. 18. yüzyılda, Diyala ve Aşağı Zap nehirleri arasındaki stratejik yerleşimlerde üstünlük sağlayarak bölgesel bir etki yaratmışlardır. Babanlar, Afganların İran’ı işgal ettiği dönemde Osmanlı adına Sine’yi ele geçirerek bu başarılarını sürdürmüştür. Ancak, Osmanlılarla kurdukları ittifak her zaman faydalı olmamış, 1726’da Hemedan yakınlarında Afganların Osmanlı güçlerini mağlup etmesi Babanlar üzerinde olumsuz etkiler bırakmıştır. Bu yenilgi sonrasında Osmanlı’ya olan sadakatlerini daha temkinli bir şekilde sürdürme kararı almışlardır.

Babanlar, Osmanlı yönetiminin zayıfladığı anlarda bağımsızlık girişimlerini artırmışlardır. 18. yüzyıl boyunca, Osmanlı’nın Irak üzerindeki hâkimiyeti zayıflarken, Bağdat’taki yöneticiler bile merkezi otoriteden bağımsız hareket etme eğilimindeydi. Bu durumdan faydalanan Babanlar, çıkarlarını korumak için zaman zaman İran’ın desteğini aramışlardır. Selim Baban, Nadir Şah’tan aldığı yardımla Süleyman Baban’ı devirmiş, ancak Osmanlı müdahalesiyle kısa sürede iktidardan uzaklaştırılmıştır. 1785’te Süleyman Baban, Süleymaniye’nin kurucusu olarak tekrar yönetimi ele geçirmiştir.

19.yüzyılda, Babanlar Osmanlı ve İran arasında denge sağlamaya çalışırken her iki tarafla da çatışmalar yaşamışlardır. Bu dönemde Abdurrahman Baban, Bağdat’ta Osmanlı siyasetinde etkili bir figür olmuş ancak sonrasında Osmanlı tarafından kontrol altına alınmıştır. Abdurrahman’ın oğlu Mahmud Baban, Osmanlı ve İran arasındaki rekabetin ortasında kalarak iki taraf arasında denge kurma çabasına girmiştir. Mahmud’un amcası Abdullah İran’ı desteklerken, Mahmud’un kardeşi Osman, Abdullah’ın İran ile gizli iletişim kurduğunu Osmanlılara bildirmiştir. Fakat Mahmud, amcasını teslim etmek yerine onu Bağdat’a sürmeyi tercih etmiştir. Kısa vadeli bir çözüm olan bu hamle, 1821’de Abdullah’ın İran ordusunun yardımıyla Şehrizor ve Süleymaniye’yi ele geçirmesiyle sonuçlanmıştır. Mahmud Baban ise Osmanlı’nın zayıflığından faydalanarak Kaçarlarla iş birliği yapıp Osmanlı baskısından kurtulma yoluna gitmiştir. Sonuç olarak, Erdelan ve Baban hanedanlarının tarihi, Osmanlı ve İran arasındaki güç mücadelesinin bir tezahürü olmuştur. Erdelanlar, Safevilerle kurdukları yakın bağlarla İran yanlısı bir pozisyon alırken, Babanlar Osmanlı’ya sadakat göstererek güçlü bir konum elde etmiş, ancak şartlar gerektirdiğinde İran’a da yaklaşarak bağımsızlık arayışını sürdürmüştür. Bu hanedanlar, hem Osmanlı hem de İran’a karşı bağımsızlıklarını koruyabilmek için iki taraf arasında değişen ittifaklarla bölgesel dengeye yön vermiştir.


Kaynakça

  • 1.McDowall, David. Modern Kürt Tarihi. Çev. Muhammed Hizmetçi. Ankara: Ayren Yayınları, 2024.