Daha Fazla

İlk Ulusal Kürt Örgütleri


19. yüzyıldaki Kürt isyanlarının ne belirgin bir politik örgütü ne de kapsamlı bir siyasi programı bulunmaktaydı. O dönemde, Müslüman Doğu’da kitleleri harekete geçirecek siyasi partilerin kurulması fikri, Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinde eğitim almış aydınların katkısıyla bölgeye getirilmiş bir anlayıştı. Kürdistan özelinde ise modern aydın kesimi, ancak yüzyılın sonlarına doğru şekillenmeye başladı. Bu ilk Kürt aydınlarının çoğunluğu aristokrat kökenliydi; İstanbul’da sürgün hayatı süren Kürt beylerinin oğulları veya Osmanlı’nın 1870’lerde Kürt gençlerine de kapılarını açan askeri okullarda eğitim görmüş aşiret liderleriydi.

Ulusçuluk çağının devrimci hareketlerinin etkisi altındaki İstanbul’da bu ayrıcalıklı kişiler, Avrupa burjuva düşünceleriyle tanıştı ve zamanla modern Kürt milliyetçilerinin öncüleri haline geldi. Diğer milletlerin aydınları gibi, Kürt aydınları da resmi ve gayri resmi dernekler kurarak, çeşitli yayın organları çıkardılar. Kürt ulusal hareketinin bu öncüleri, özellikle Jön-Türk 'devrimi' öncesinde birbiriyle pek bağlantısı olmayan çeşitli gruplara bölünmüştü. Kimileri İttihat ve Terakki Cemiyeti içerisinde faaliyet gösteriyordu. Bu dönemde, 22 Nisan 1898’de Mikdad Midhat Bedirxan Bey tarafından ilk Kürt gazetesi Kürdistan yayımlanmaya başladı. Türkçe ve Kürtçe dillerinde basılan bu gazete, kültür ve eğitim konularına öncelik veriyor, aynı zamanda Kürt milliyetçi hareketine bir platform sağlama misyonu üstleniyordu. Midhat Bey’in ardından gazetenin yönetimini kardeşi Abdurrahman Bey devraldı. Siyasi baskılar nedeniyle gazete sırasıyla Cenevre, Londra ve Folkestone gibi şehirlere taşındı. Jön-Türk devriminden sonra Süreyya Bedirxan Bey yönetiminde İstanbul’da basılmaya devam etti. Birinci Dünya Savaşı döneminde ise Kahire’ye taşınarak ayda iki kez yayımlandı.

İlk Kürt siyasi örgütlenme taslakları, Jön-Türklerin iktidarı ele geçirmesiyle birlikte yeni rejimin Kürtlerin ulusal taleplerine yanıt vereceğine dair umutların arttığı bir dönemde ortaya çıktı. Jön-Türk devrimi sonrası nispeten daha liberal bir ortamda, Emir Ali Bedirxan Bey, General Şerif Paşa, Şeyh Ubeydullah’ın oğlu ve Osmanlı Ayan Meclisi Başkanı Şeyh Seyit Abdülkadir öncülüğünde Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti kuruldu. Bu dernek, Cemil Bey’in editörlüğünde Kürt Teavün ve Terakki Gazetesi adlı bir Türkçe yayın organı çıkardı. Bu gazete, dil, kültür ve Kürt ulusal birliği üzerine tartışmalara geniş yer vererek İstanbul’daki Kürt topluluğunun büyük beğenisini kazandı ve Kürt halkının sesi haline geldi.

1908 sonbaharında, yukarıda bahsedilen derneğin devamı niteliğinde olan Kürt Neşri Maarif Cemiyeti, İstanbul’un Çemberlitaş semtinde bir Kürt okulu kurdu. Bu cemiyet, politik bir örgütlenme niteliğine tam anlamıyla sahip değildi; belirgin bir iç yapısı, stratejisi ve programı yoktu. Farklı düşünce ve hedeflere sahip olan aydınlar ile Kürt yurtseverlerini bir araya getiriyor ve heterojen bir yapıyı yansıtıyordu. Cemiyetin sosyo-kültürel etkinlikleri ve 'hayırseverlik' çalışmaları, özellikle Kürt işçilerini eğiterek bilinçlendirmeyi hedefleyen çabalar, ilerleyen yıllarda Kürt siyasi hareketlerinin temellerini atmayı amaçlıyordu. Ancak, umut verici bu başlangıcın ardından, yönetici kadrolar arasında Bedirxanzadeler ve Nehri Şeyhi Seyit Abdülkadir Efendi arasında üstünlük mücadelesi başladı. Eski düşmanlıklar yeniden gün yüzüne çıktı; suçlamalar ve ihanet iddiaları öne sürüldü. Bu anlaşmazlık sonucu, Seyit Abdülkadir ayrılarak Hetawê Kurd (Kürt Güneşi) adlı kendi gazetesini kurdu. Bu ayrışmalar, Kürt hareketini ciddi ölçüde zayıflattı.

İstanbul’daki Kürt faaliyetleri durağan kalırken, Kürdistan modern siyasi hayata adım atıyordu. Genç aydınlar ve militanlar önderliğinde önemli şehirlerde Kürt kulüpleri kuruldu. Bitlis, Diyarbakır, Muş, Erzurum ve Musul’daki kulüpler bunların başlıcalarıydı. Örneğin, Mus kulübü, bölgenin güçlü aşiretleriyle ilişkiler kurarak etkisini artırdı. 1908 yılı sonunda açılan Bitlis kulübü 700’ü aşkın üyeye sahipti ve kısa sürede bu sayı bini geçti. Kulüp, Jön-Türklerden esinlenen bir yarı-askeri yapılanma modelini benimsemişti. Jön-Türklerin bu modeli, İtalyan Karborani örgütünden ilham alınarak geliştirilmişti. Kürt kulüpleri, Kürdistan’daki modern siyasi mücadelenin ilk adımları olarak kabul ediliyor ve bölgedeki yeni siyasi düzenin temel taşlarını oluşturuyordu. 1909’un Mart-Nisan aylarında yaşanan isyan ve II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesinin ardından, Jön-Türkler, kendilerini Türk olmayan milletlerin taleplerini dikkate almayacak kadar güçlü görerek aşırı milliyetçi bir politika izlemeye başladılar. Tüm etnik dernekler, okullar ve gazeteler yasaklandı; yöneticiler tutuklanarak cezalandırıldı veya idam edildi. Kürt Derneği, Kürdistan gazetesi, Çemberlitaş’taki okul ve Kürt kulüpleri de bu baskılardan nasibini aldı. Önde gelen Kürt militanları ağır hapis cezalarına çarptırıldı; bazıları yeraltına çekilirken, Bedirxanzade ailesi yeniden sürgüne gönderildi.

Bu dönemde, 'Jön-Türk baharı' adı verilen süreçte dahi Kürdistan’daki isyanlar devam ediyordu. 1909 yılı sonuna dek süren Dêrsim isyanı, Musul ve Süleymaniye’de Şeyh Mahmud Berzenci’nin önderlik ettiği hareket tarafından desteklendi. Barzani ve Zibari aşiretlerinin de desteğini alan Berzenci, Osmanlı’nın bölgedeki varlığını sona erdirmek istiyor ve egemenlik kurmayı amaçlıyordu. Osmanlı IV. ve VI. Kolorduları, kırka yakın köyü yağmalamasına rağmen Berzenci’yi yenilgiye uğratamadı. Aileden birinin Süleymaniye valisi olarak atanmasını içeren uzlaşı geçici bir çözüm sağladı, ancak kalıcı bir barışa ulaşılamadı. Yasaklardan kısa süre sonra Barzaniler, Abdusselam Şeyh rehberliğinde yeniden isyan başlattı. Osmanlı güçleri hızla yenildi ve 1910 yılı başında isyan Güney Kürdistan’ın tamamına yayıldı. Bitlis’te Molla Selim Ali ve Musa Bey liderliğinde başlatılan isyan da bu hareketten ilham aldı, ancak Barzaniler topraklarından ayrılmadıkları için Bitlis isyanı yalnız kaldı ve bastırıldı.

Yeraltı faaliyetlerinin sürdüğü bu süreçte, Kürt militanları Ermeni ve Arap yurtseverlerle, İttihatçıların baskıcı yönetimine karşı ortak bir mücadele amacıyla bağlar kurdu. Kürt ulusalcıları, o dönemde Yemen, Irak-ı Arap (Bağdat ve Basra) ve Cebel-i Cizre’de (Suriye) patlak veren Arap ayaklanmalarını ilgi ve destekle izliyordu. Yemenli lider İmam Yahya’nın temsilcisi Şeyh Said, Kürdistan’da dolaşarak mücadeleleri için mali kaynak topluyordu. Türk olmayan toplulukların ortak hareketine karşı İttihatçılar daha yumuşak bir politika izlemek zorunda kaldı. 1910’da Kürt öğrenciler ve aydınlar tarafından kurulan gizli örgüt Hêviya Kurdê, 1912’de yasal faaliyet izni aldı. Merkezi ve örgütlü ilk Kürt siyasi yapısı olarak görülen bu cemiyetin liderliğini Halil Hasan Motkî üstlendi. Meclis-i Umûmî üyesi olan Motkî’nin yanında, sürgünde veya hapiste olmayan tüm Kürt aydınları yer alıyordu. Cemiyetin ideolojik lideri ise daha sonra Kürtlerin Türklerle asimile edilmesini savunan Dr. Şükrü Mehmet Sekban’dı. 1913’te, Kürt alfabesini modernleştirmek, ulusal fikirleri yaymak ve halkı eğitmek amacıyla haftalık Roff Kurd (Kürt Günü) adlı iki dilli bir gazete yayımlamaya başladı. Bu gazetenin adı 1914’te Hetawê Kurd (Kürt Güneşi) olarak değiştirildi.

Cemiyet, özellikle gençler ve işçiler arasındaki çalışmalarına ağırlık vererek Kürdistan’daki illerden Avrupa’daki Kürt diasporasına kadar örgütlenmesini genişletti. Ancak, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte, tüm üyeleri cepheye katıldığı için bu çalışmalar duraksadı. 1912’nin sonlarına doğru İstanbul’da Kürt meselesine dair kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla Kürdistan Muhibban Cemiyeti (Kürdistan’ı Sevenler Derneği) kuruldu. Bu dernek, Kürt halkının sorunlarına dikkat çekmeyi hedefliyordu. Aynı yıl, İttihatçılarla anlaşmazlık yaşayan Kürt milletvekili Lütfi Fikri tarafından Müceddidin Fırkası kuruldu. Bu parti, laikleşme, Latin alfabesine geçiş ve kadın-erkek eşitliği gibi ilerici reformları savunan bir programa sahipti. Dönemi için oldukça cesur sayılabilecek bu yenilikçi fikirler, çok az Kürt’ün desteğini kazandı. Benzer düşünceler yıllar sonra Mustafa Kemal tarafından hayata geçirildi. Abdullah Cevdet’in çıkardığı İçtihat dergisi de bu fikirlerin savunucusuydu. Genel olarak değerlendirildiğinde, savaş öncesi bu dönem, Kürt aydınlarının siyasetle tanıştığı ve kısa süren bir öğrenme evresi olarak görülse de savaşın patlak vermesiyle bu potansiyel büyük ölçüde kayboldu.


Kaynakça

  • 1.Chaliand, G. (Der.). Kürtler ve Kürdistan: Orta Doğu'da Kürt Ulusal Sorunu. Ayçanur Top (Çev.). Aryen Yayınları, 2021.