I. Dünya Savaşı (1914-1918), Kürtler üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Zafer kazanan Müttefik Devletler, mağlup Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaştırarak, Kürtlerin yaşadığı toprakları Suriye, Türkiye ve Irak gibi yeni kurulan ulus-devletler arasında bölüştürmüşlerdir. 1916 yılında, savaş henüz tamamlanmadan önce İngiltere ve Fransa, Orta Doğu'yu paylaşmayı amaçlayan gizli bir anlaşma yapmış, bu anlaşma Sykes-Picot Anlaşması olarak bilinir. Bu anlaşma, Orta Doğu sınırlarını bir asır boyunca şekillendirerek, Kürtlerin Britanya ve Fransa tarafından mağdur edilmesi ve yönlendirilmesi anlamında simgesel bir hal almıştır. Fransız Silahlı Kuvvetleri ile Kürtler arasındaki ilk karşılaşma, 1919 sonlarında Kürt Dağları'nda meydana gelmiş ve Fransızlar burada fazla zorluk çekmeden ilerleyebilmişlerdir. Cezire bölgesinde ise Fransız askerlerine karşı daha güçlü bir direniş gösterilmiştir.
1
2
3
I. Dünya Savaşı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüyle, Birleşik Krallık, Fransız Üçüncü Cumhuriyeti ve Arap İsyanı arasındaki çatışmalar sona ermiş, ardından modern Suriye ve Irak toprakları Müttefik Devletler tarafından işgal edilmiştir ve Kürtlere siyasi bir çözüm ve toprak teklif edilmiştir. Ancak, ne İngiltere ne de Fransa, işgal altındaki bölgelerden çekilmeye istekli olmadıkları için, Kürtlere ayrılan topraklar, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk bölünmesinde 1920'deki Sevr Antlaşması sırasında Türkiye'nin kontrolündeki alanlarda kalmıştır. Bu antlaşma asla onaylanmamış olsa da, Türkiye'de Fransız himayesinde bağımsız bir Kürdistan kurulması öngörülmüş, fakat Suriye, Irak ve İran'daki Kürt bölgelerini kapsamamıştır.
4
5
Sevr Antlaşması, Mustafa Kemal Atatürk ve Kemalist hareket tarafından reddedilmiştir. 1921'de, Fransa ve Türk Millî Hareketi, Fransız-Türk Savaşı'nı sona erdiren Ankara Antlaşması'nı imzalamış ve Türkiye ile Fransız Suriye arasındaki sınır, Sevr Antlaşması'nda belirlenen sınırın güneyine kaydırılmıştır. Hem Fransa hem de Türkiye, bölgedeki kabilelerle ilişkiler kurarak toprak taleplerini pekiştirmeye çalışmışlardır. Fransız-Türk anlaşması, 1923’teki çok partili Lozan Antlaşması ile onaylanmış ancak bağımsız ya da özerk bir Kürt bölgesi için herhangi bir düzenleme yapılmamıştır; bunun yerine Osmanlı İmparatorluğu'nun Kürt bölgeleri, Türkiye, Fransa'nın kontrolündeki Suriye Mandası ve İngiltere'nin kontrolündeki Irak Mandası arasında paylaşılmıştır.
6
Yeni Türkiye-Suriye sınırı, büyük ölçüde Berlin-Bağdat demiryolu hattı boyunca, Musul ile Halep arasında çizilmiş ve bu durum, hem Arap hem de Kürt topluluklarını birbirinden ayırarak, Türkiye'deki Arap yerleşim alanlarını ve Suriye'deki Kürt yerleşim alanlarını bırakmıştır. Bugün, bu sınırın her iki tarafındaki Kürtler, kendilerini 'Türk' veya 'Suriyeli' olarak tanımlamazlar; bunun yerine, Türk Kürtleri Suriye'yi Bin Xhet (alt çizgi), Suriye Kürtleri ise Türkiye'yi Ser Xhet (üst çizgi) olarak adlandırmaktadır. Demiryolu hattının güneyinde, Suriye Kürdistanı, Alman kültürel antropologu Thomas Schmidinger’ın ifade ettiği gibi, 'Orta Doğu’nun sömürgeci bölünmesinin bir kalıntısı' olarak şekillenmiştir.
7
8
Fransa, yeni sınırın güney kısmında yer alan ve Kürt nüfusunun yoğun olduğu üç bölge üzerinde denetim hakkına sahipti: Kürt Dağları (Kurd-Dagh), Cerablus ve Yukarı Mezopotamya’daki Fransız Mandası toprakları (Kuzey Cezire). Fransız Mandası altında kurulan Suriye devleti, Kürt topraklarının coğrafi süreksizliği ve bunun, Irak ve Türkiye'deki Kürt bölgelerine göre nispeten daha küçük olması gibi özellikler, bölgenin sonraki tarihini etkileyen önemli faktörler arasında yer almıştır. Jordi Tejel’e göre, 'Bu üç Kürt yerleşkesi, Kürt topraklarının Türkiye ve Irak’a doğal bir uzantısını oluşturuyordu.' Yeni sınırlar, o dönemde Kürt aşiretleri üzerinde büyük bir değişim yaratmamıştı, çünkü Kürt toplulukları iki farklı yönetim altında olsa da, fiziksel olarak birbirlerinden ayrılmamışlardı. Ancak, Türkiye’nin kuzeyindeki gelişmeler, Suriye Kürtleri üzerinde önemli bir etki yapmıştır. 1920'ler ve 1930'larda Kemalist baskılar ve Şeyh Said isyanı (1925) ile Ararat isyanı (1927-1930) gibi başarısız Kürt isyanları, birçok Kürdün Türkiye'den Suriye’ye kaçmasına veya sürgün edilmesine yol açmıştır. Fransız mandası, Fransa’da popüler olmamakla birlikte, Levant Yüksek Komiseri, Kemalistlerden kaçan Kürtler ve diğer mültecileri Cezire’ye yerleştirerek bölgenin ekonomik karlılığını artırmaya çalışmıştır. Bu durum, Suriye’de Kürt etnisitesinin siyasallaşmasına zemin hazırlamıştır. Fransız askeri çabaları, Kürt ve Arap kabileleri arasında Türkiye lehine yapılan propaganda nedeniyle sıkıntıya düşmüştür. Cezire bölgesinde Fransızlara karşı direniş, 1926’ya kadar devam etmiştir. 1927 yılına gelindiğinde, bölgedeki Kürt nüfusunun çoğunluğunu oluşturan köy sayısı 47'ye yükselmiştir. (Kürt nüfusu ve Kürt köylerinin sayısı, Savaşlar arası dönemde belirgin bir şekilde artmıştır.)
9
1920'lerde, Kürt dillerini yazmak için Latin alfabesinin kullanımı, Celadet Bedirxan ve kardeşi Kamuran Alî Bedirxan tarafından yaygınlaştırılmış ve Suriye ile Türkiye Kürdistanı'nda standart hale gelmiştir. Erken dönemde Fransız Suriye’sindeki Kürtler, genellikle Kuzey Kürtçesi (Kurmanji) konuşanlardı. Suriye'deki diğer Kürt yerleşimlerinden farklı olarak, Halep'teki (özellikle Alevi Kürtler) ve Şam’daki Kürtler de bulunuyordu; ayrıca Ezidi Kürtleri Sam’an Dağları’nda yaşarken, diğer Kürtler göçebe olarak hayatlarını sürdürüyorlardı. Fransız manda dönemi boyunca Suriye’deki Kürt yerleşimleri parçalanmıştı ve Türkiye ile Irak Kürdistanı’ndan gelen mülteciler, Kürt siyasi bilincini arttırarak mevcut Kürt kimliklerine paralel bir 'pan-Kürtçülük' anlayışını güçlendirmiştir. Suriye dışındaki Kürt bölgelerinden gelen göç, Cezire’deki Kürt nüfusunun artmasına sebep olmuştur.
10
1924 yılında Kürt Dağı’ndan bir heyet, Suriye'deki Kürt nüfusunun özerklik talebini Fransız yetkililere iletmiştir. 1927’de Türkiye’den sürgün edilen Kürtler, Beyrut’ta Türk Kürdistanı’nda bir askeri isyanı savunurken, aynı zamanda Suriye’deki Kürtlere yerel özerklik öneren seküler bir pan-Kürt hareketi olan Xoybûn’u kurmuşlardır. Xoybûn, Suriye Kürdistanı’nda geniş bir popülarite kazanmış ve 1931’de Kürt Dağı, Cerablus ve Cezire bölgelerinden delegeler seçilmiştir. Ancak Fransız yönetimi, Kürtlerin özerklik taleplerini reddetmiştir.
11
Fransa, 1936 yılında Suriye Cumhuriyeti ile bir Bağımsızlık Antlaşması imzalamayı müzakere etmiş, fakat II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle bu anlaşma uygulanamamıştır. 1940’ta Fransa Almanya tarafından işgal edilmiş ve Fransız mandası, Vichy Fransa tarafından ele geçirilmiştir. 1941’de Müttefikler Suriye’yi geri alarak Suriye Arap Cumhuriyeti’ni bağımsız bir devlet olarak tanımışlardır. Xoybûn, savaş yıllarında aktif kalmaya devam etmiş, ancak 1946’da dağılmıştır. Cambridge Üniversitesi tarafından yayımlanan bir akademik çalışmaya göre, 1940'lar ve sonrasındaki büyük Kürdistan haritaları, 'Kürt milliyetçi söylemi için en güçlü propaganda araçlarından biri haline gelmiştir. Bu haritalar, Kürt nüfusunun çoğunlukta olmadığı bölgeler de dahil olmak üzere Kürdistan topraklarının abartılı bir versiyonunu tasvir etmektedir. Bölgenin demografik ve etnografik yapısına dair belirli iddialarla ve şüpheli metodolojilerle üretilmiş olmalarına rağmen, 'Kürtlerin zihninde Kürdistan' haline gelmiş ve gösterilen sınırlar hızla kabul edilmiştir.'
12
13