ikinci Irak-Kürt Savaşı, Kürt özerklik müzakerelerinin başarısız olmasının ardından başlayan ve Mustafa Barzani'nin isyancı KDP güçlerine karşı Irak'ın 1974–1975 yıllarında başlattığı saldırı nedeniyle Barzani isyanının ikinci etabını oluşturmuştur. Bu savaş, 1970’teki Kürt özerkliği planının 1974 yılına kadar uygulanamamasıyla başlamıştır. 1961–1970 yıllarındaki gerilla savaşı ile karşılaştırıldığında, 1974 savaşı Kürtlerin, Irak Ordusu'na karşı simetrik bir savaş yürütme çabasıydı. Ancak Kürtler, gelişmiş ve ağır silahlarla donatılmadıkları için bu girişim başarısız olmuş ve Kürtler hızla yenilmiştir. Savaş, Irak KDP partisinin sürgüne gitmesiyle sonlanmış ve her iki tarafta toplamda 7.000 ila 20.000 arasında kayıp yaşanmıştır.
1970 barış anlaşmasının uzun ömürlü olmaması ve 1974’te Irak hükümetinin Kürt isyancılara karşı yeni bir saldırı başlatması, Kürtleri İran sınırına yakın bölgelere kadar zorlamıştır. Birinci Irak-Kürt Savaşı’nda olduğu gibi, Kürtler bu dönemde de İran ve İsrail'den maddi destek almıştır. İsrail, Irak Silahlı Kuvvetlerini, İsrail ile Suriye arasında tekrar patlak verebilecek bir çatışmada potansiyel bir tehdit olarak görüyordu (1973 Savaşı sırasında, Irak ordusunun üçte biri Suriye cephesinde İsrail’e karşı savaşa gönderilmişti) ve bu nedenle Irak’ı başka alanlarda meşgul etmeye çalışıyordu. İran ise, Basra Körfezi'ndeki tek diğer bölgesel güç olarak, Irak’a karşı kendi siyasi ve askeri konumunu güçlendirmeyi amaçlıyordu.
Çatışmalar devam ederken, Irak, İran’a Kürtlere verdiği desteği sonlandırması karşılığında İran’ın taleplerini kabul etmeye hazır olduğunu belirtti. Mart 1975’te, Cezayir Cumhurbaşkanı Houari Boumédiènne’in arabuluculuğunda Irak ve İran, Cezayir Anlaşması’nı imzaladılar. Bu anlaşmaya göre, İran, Irak Kürtlerine verdiği desteği kesecek, karşılığında ise Irak’ın bazı toprakları, özellikle de Şattülarap nehrinin yarısı İran’a devredilecekti. Bu nehir, gemilerin İran’daki büyük limanlara ulaşmasını sağlıyordu. İsrail’in Kürtlere verdiği yardım İran üzerinden geçiyordu; dolayısıyla İran’ın aldığı bu karar, İsrail’in Kürtlere olan yardımlarını engellemiş oldu. İsrail’in Kürtlere yardım gönderebileceği bir diğer güzergâh ise Türkiye’ydi; ancak Türkiye, Kuzey Irak’ta Kürt özerkliği fikrinin, Doğu Türkiye’deki Kürtler için tehlikeli bir örnek teşkil edeceğini düşündüğü için buna karşı çıkıyordu. Bu gelişme sonrasında, Barzani ve pek çok destekçisi İran’a kaçtı. Diğerleri ise topluca teslim olarak isyanı sonlandırdılar. Savaşın kayıplarının yaklaşık 5.000 asker ve sivil olduğu tahmin edilmektedir.
Sonuç olarak, Irak hükümeti on beş yıl sonra Irak Kürdistanı üzerindeki denetimini yeniden kurdu ve bu etkisini pekiştirmek amacıyla, özellikle Kerkük çevresindeki petrol sahalarının etrafına Arapları yerleştirerek Araplaştırma politikası başlattı. Cezayir Anlaşması sonrasında hükümetin Kürtlere karşı uyguladığı baskıcı önlemler, 1977’de Irak Ordusu ile Kürt gerillaları arasında yeniden çatışmalara yol açtı. 1978 ve 1979 yıllarında 600 Kürt köyü yakıldı ve yaklaşık 200.000 Kürt ülkenin diğer bölgelerine sürgün edildi 1980’lerin başında, İran-Irak Savaşı’nın patlak vermesiyle, kuzey Irak’ta İran’ın desteğiyle bir başka Kürt isyanı başladı. İsyan, Saddam Hüseyin’in 1986-1989 yıllarında gerçekleştirdiği büyük ölçekli öldürme kampanyasıyla sona erdi. Al-Anfal harekâtı sırasında tahminen 182.000 Kürt hayatını kaybetti ve yüzbinlerce Kürt, çoğunlukla komşu İran’a kaçmak zorunda kaldı. 1991 Körfez Savaşı sonrasında ise bölge yeniden kaos içinde kaldı. Saddam’ın Kuveyt’teki yenilgisi ile cesaret bulan Şii Araplar ve Irak Kürtleri, Baas rejimine karşı isyan etti. Hükümet tarafından kurulan Kürt Jash (yerel milis) kuvvetlerinin isyana katılması, bu isyanı önemli ölçüde güçlendirdi. Irak’taki uçuşa yasak bölgeler sırasında, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Fransa, Irak üzerinde iki uçuşa yasak bölge uygulamaya başladı. Bu sayede, Irak silahlı kuvvetlerinin kuzey Irak’ın bazı bölgelerinden çekilmesiyle Kürtler, kendi kendini yönetme fırsatı buldu