Daha Fazla

Türk Bağımsızlık Savaşı ve Kürtler


Bu dönemde Mustafa Kemal, Türk ulusu kavramını doğrudan kullanmaktan özellikle kaçınıyor, işgal güçlerine karşı ya Türkler ile Kürtlerin kardeşliğini ya da Osmanlı milletini vurguluyordu. Kürdistan’daki yoğun Kemalist faaliyetlerin ilk somut siyasi sonucu, 23 Temmuz ile 6 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum’da düzenlenen ve Ermenistan’a ilhak tehlikesiyle karşı karşıya olan beş Kürt vilayetinden 54 delegenin katıldığı “Doğu Vilayetleri Kongresi” oldu. Altıncı vilayet olan Kars, o dönemde Güneybatı Kafkasya Cumhuriyeti sınırlarında yer aldığı için kongrede temsil edilmedi. Diyarbakır, Harput, Dêrsim ve Siirt gibi yerlerin temsilcilerinin ise Ermeni ilhakı tehdidiyle doğrudan yüzleşmedikleri için kongreye katılmadıkları; onların mücadeleye katılımında din ve halifelik savunusunun yeterli bir gerekçe olarak görülmediği de belirtilmelidir.

Uzun ve hararetli tartışmalar sonucunda Erzurum Kongresi, 'Müslüman vilayetlerin Ermenistan tarafından ilhak edilmesini önlemek ve Müslüman toprağını düşman işgalinden kurtarmak için tüm mevcut yöntemlerin' devreye sokulması gerektiğine karar verdi. Kongre, aynı zamanda Mustafa Kemal’in bu mücadelenin lideri olmasını kabul etti. Erzurum Kongresi, Mustafa Kemal’in ilk büyük siyasi başarısıydı. Bu kongrenin hemen ardından, Türk askeri yetkililer tarafından eğitilen Kürt kuvvetleri, Kazım Karabekir Paşa’nın emrine verildi. Bu birlikler, Taşnak Ermenistan ve Menşevik Gürcistan’a karşı savaşacaklardı. Türk bağımsızlık savaşının ilk zaferi bu cephede Kürtlerin katkısıyla kazanıldı ve Gümrü Anlaşması'nın (Leninakan) imzalanmasına yol açtı. Doğu cephesinde tehlike tamamen bertaraf edilince, bu birlikler Anadolu'nun kurtuluşu için savaşa katılarak önemli rol oynadılar. Bir ay sonra, 4-11 Eylül 1919’da gerçekleşen Sivas Kongresi’nde, halk direnişini organize etmek amacıyla Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulması kararlaştırıldı. Mustafa Kemal’in başkanlığını yaptığı bir temsil heyeti oluşturuldu. Ayrıca, İstanbul’un işgal güçleri tarafından rehin tutulduğu dikkate alınarak, Osmanlı yönetimine ait askeri ve sivil tüm teçhizatın bu temsil heyetinin kontrolüne geçmesi gerektiği ilan edildi.

Yeni askeri ve sivil yönetim, İstanbul hükümetiyle bağlarını kopararak 2 Ekim 1919’da bu yönetimin düşmesine neden oldu. Yeni oluşturulan kabine, Mustafa Kemal ile müzakerelere girişti. Bu görüşmeler, ulusal sorun da dahil olmak üzere dönemin temel meselelerini ele alan ve Meclis seçimlerini öngören Amasya Protokolü’nün imzalanmasıyla sonuçlandı. 2 numaralı Protokol’ün 1. maddesi, Kürt özerkliğinden çok, Kürtlerin “ulusal ve toplumsal haklarının tanınması” gibi esnek bir dille ifade edilen ilkeleri içeriyordu ve önemli Kürt liderler bu süreç hakkında bilgilendirildi. Osmanlı Meclisi seçimlerinde, Mustafa Kemal’in önderliğindeki Kuvayı Milliye büyük bir zafer elde etti. 28 Ocak 1920’de toplanan Meclis, Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararları teyit ederek, yeni Türkiye’nin ulusal anayasası olan Misak-ı Millî’yi kabul etti. Bu belge, hem gerçekçi oluşuyla hem de bölgesel ve küresel güç dengelerini doğru değerlendirmesiyle dikkat çekiyordu. Turancılık ideali yerini daha ayakları yere basan bir ulusalcılığa bırakmıştı. İtilaf Devletleri’nin bu ulusalcı tutuma tepkisi, 16 Mart 1920’de İstanbul’un resmi işgaline ve Meclis’in kapatılmasına neden oldu. Ancak, temsil heyetinin dikkatli çalışmalarıyla, 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi toplandı ve ulusal yönetimin tek meşru organı olarak ilan edildi.

Meclisin ilk eylemi, işgal altındaki İstanbul hükümetinin imzaladığı tüm anlaşmaların geçersiz olduğunu ilan etmek oldu. Bu karar, yaklaşan Sevr Antlaşması’nı tanımayacağını dünyaya duyuruyordu. Türk bağımsızlık savaşı, 9 Eylül 1922’de başlayan ve İngiliz destekli Yunan ordusunun mağlubiyetiyle sonuçlanan Büyük Taarruz ile askeri zaferini kazandı. Üç yıl boyunca Batı Anadolu’yu işgal altında tutan Yunan birliklerinin bozguna uğratılması, 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasına ve bu zaferin uluslararası alanda tescil edilmesine yol açtı. Bu süreçte Türk askeri kadroları, Kürt örgütlenmelerini ve derneklerini ortadan kaldırma çabalarını sistematik bir şekilde sürdürdü. 1921’de Koçgiri Kürt hareketi bastırıldı, Ağustos 1919’da ise Diyarbakır Kürt Kulübü kapatıldı. Kürtler, yalnızca doğu cephesinde değil, batıda Yunan ordusuna karşı da savaştılar; çünkü Mustafa Kemal’in vaat ettiği gibi Türkler ve Kürtlerin eşit koşullarda kardeşçe yaşayacağı bir devletin kurulabileceğine inanıyorlardı. Ancak savaş sonunda Kürtlerin örgütlü gücü kalmadı. Milliyetçi askeri yapılar tamamen Türk komutanların kontrolüne geçmişti. 1 Kasım 1922’de, nihai zaferden kısa süre sonra Mustafa Kemal, yeni kurulacak devletin “bir Türk devleti” olduğunu açıkladı. Bu gelişmeler karşısında Kürdistan’daki tepkiler hızla patlak verdi ve 1939’a kadar sürecek isyanlar başladı.

Türk bağımsızlık savaşı, halkın geniş katılımıyla ve işgalci Yunan güçlerine karşı bir vatan savunması olarak yürütüldü. Şubat 1923’te İzmir’de düzenlenen İktisat Kongresi, yeni Türkiye’nin ekonomik yönelimlerini belirledi. Kongrede işçi sınıfının sunduğu grev hakkı ve tarım reformu talepleri reddedildi. İtilaf Devletleri, Kemalist hareketin bir Sovyet yanlısı devrime dönüşme ihtimalinden endişeliydi, ancak yeni rejim Sovyet Devrimi’ni tehlikeli bir örnek almaktan kaçındı. Kemalist hareket, aslında 1908’deki İttihatçı darbesiyle başlayan Türk burjuva devriminin son aşamasıydı. İttihat ve Terakki kalıntıları Kemalist hareketin çekirdeğini oluşturdu. Sovyetler Birliği’nin tüm zorluklarına rağmen Kemalistlere verdiği destek de bu dönemde kayda değerdir. Sovyet yanlısı grupları kontrol altına almak için Mustafa Kemal tarafından kurulan sözde-komünist parti, 1925’te kapatıldı. Batılı güçler, Türkiye’nin ekonomik bağımlılığının farkındaydı ve bu devleti, Sovyetler ve Yakın Doğu arasındaki tampon bölge olarak görme eğilimindeydiler. Bu bağlamda, 20 Ekim 1921’de Fransa ile imzalanan dostluk anlaşması dikkat çekiciydi.


Kaynakça

  • 1.Chaliand, G. (Der.). Kürtler ve Kürdistan: Orta Doğu'da Kürt Ulusal Sorunu. Ayçanur Top (Çev.). Aryen Yayınları, 2021.