İran İslam Devrimi, 1979 yılında meydana gelmiş ve Şah Muhammed Rıza Pehlevi'nin devrilmesiyle sonuçlanmıştır. Bu devrim, İran'daki 2500 yıllık monarşiyi sonlandırmıştır. Devrimin temel nedenlerinden biri, Pehlevi hanedanının otoriter yönetimi, ekonomik eşitsizlikler, Batı yanlısı dış politikalar ve Şah’ın baskıcı politikalarıydı. Pehlevi dönemi sırasında yapılan 'Beyaz Devrim' reformları, özellikle köylüler arasında hoşnutsuzluk yaratmıştı. 1 2 3 Bu reformlar, toprak sahiplerinden alınan arazilerin köylülere verilmesi ve sanayileşmenin hızlandırılmasını içeriyordu. Ancak, bu değişiklikler birçok kişiyi tatmin etmemiş ve özellikle dini liderler ile solcular arasında büyük bir hoşnutsuzluk meydana getirmişti. Devrim, 1970'lerin sonlarına doğru Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin liderliğinde hız kazandı. Humeyni, Fransa'daki sürgününden dönerek devrime hem ideolojik hem de dini liderlik sağladı. 4 5 Şubat 1979'da Şah’ın ülkeyi terk etmesiyle devrim zafer kazanmış ve İran İslam Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu yeni sistem, İslam hukukunu temel alan teokratik bir düzen getirmiş ve ülkenin tüm yönetim organları dini liderlerin denetimine verilmiştir. 6
Devrim öncesinde İran'da Kürtler, özellikle kuzeybatıdaki Mahabad ve çevresinde yoğunlaşmışlardı. 1946'da Sovyetler Birliği'nin desteğiyle Mahabad Kürt Cumhuriyeti kurulmuş, fakat bu cumhuriyetin varlığı yalnızca birkaç ay sürmüştü. İran ordusunun müdahalesiyle Mahabad Cumhuriyeti sona ermiş, Kürt liderleri ya sürgün edilerek uzaklaştırılmış ya da idam edilmiştir. 7 8 Pehlevi yönetimi, Kürtlerin dil ve kültür haklarına karşı baskıcı bir tutum benimsemişti. Kürtçe eğitim yasaklanmış ve Kürt kültürel faaliyetlerine birçok kısıtlama getirilmiştir. Özellikle Pehlevi hanedanı, Kürtlerin siyasi taleplerine karşı sürekli sert tedbirler almıştır. Bu durum, Kürtler arasında merkezi hükümete karşı geniş çapta bir hoşnutsuzluk yaratmış ve direnişin başlamasına yol açmıştır. 9
İran İslam Devrimi'nin başarıya ulaşmasıyla birlikte, Kürtler yeni yönetimden daha fazla hak ve özgürlük talep etmeye başladılar. Devrime destek veren Kürt gruplar, devrim sonrası dönemde İran İslam Cumhuriyeti'nden Kürt bölgelerine özerklik verilmesini ve Kürtçe’nin resmi bir dil olarak tanınmasını talep ettiler.
10
Kürtlerin talepleri, genel olarak şu başlıklarda toplanıyordu:
-Dil Hakları: Kürtçe'nin eğitim dili olarak tanınması ve Kürtçe yayınların serbest bırakılması
11
-Bölgesel Özerklik: Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde özerk yönetimlerin kurulması
12
-Kültürel Haklar: Kürt kültürünün korunması ve geliştirilmesi için hükümetin destek vermesi
13
-Siyasi Temsil: Kürtlerin yerel ve merkezi yönetimde daha fazla temsil edilmesi
14
Bu talepler, İran İslam Cumhuriyeti tarafından reddedildi ve Kürtlerin isyanlarına zemin hazırladı
İran İslam Devrimi'nden hemen sonra, Kürtler özellikle Mahabad, Sanandaj ve Paveh gibi şehirlerde silahlı direniş başlattılar. Kürtler, bu dönemde özellikle sol eğilimli Kürt partilerinin liderliğinde merkezi hükümete karşı mücadeleye giriştiler:
-Mahabad İsyanı (1979): Devrim sonrası, Mahabad bölgesinde Kürtler geniş çaplı bir ayaklanma başlattılar. Bu ayaklanma, İran hükümeti tarafından 'karşı devrimci hareket' olarak tanımlandı. İran ordusu, ağır silahlarla donatılmış birliklerle ayaklanmayı bastırmaya çalıştı. Mahabad ve çevresindeki şehirler yoğun bir bombardımana maruz kaldı ve binlerce Kürt direnişçi hayatını kaybetti.
12
-Sanandaj Çatışmaları: 1979'da başlayan isyanlar, Sanandaj şehrinde yoğun çatışmalara neden oldu. Kürt direnişçileri, şehirde kontrolü ele geçirmeye çalışırken İran hükümet güçleriyle uzun süren çatışmalara girdiler. Şehir, hükümetin ağır silahlarla müdahalesi sonucunda büyük zarar gördü.
15
-Sol Partilerin Direnişi: Kürdistan Demokrat Partisi (PDKI) ve Komala gibi sol eğilimli örgütler, devrim sonrasında gerilla tarzı bir direniş başlattılar. Bu örgütler, merkezi hükümetin Kürt bölgelerine uyguladığı baskılara karşı kırsal alanlarda örgütlenerek mücadelelerini sürdürdüler
11
İran İslam Cumhuriyeti, Kürt isyanlarını bastırmak için sert askeri operasyonlar düzenledi. 1979-1982 yılları arasında, Kürt bölgelerine geniş çaplı askeri harekâtlar gerçekleştirildi. Bu operasyonlar, İran ordusu tarafından 'karşı devrimci unsurların tasfiyesi' olarak tanımlandı:
-Kürt Liderlerin Tutuklanması ve İdam Edilmesi: Devrim sonrası dönemde birçok Kürt lider, isyanları kışkırtmakla suçlanarak tutuklandı. Tutuklananlar arasında, Kürt hareketinin önde gelen isimleri de vardı ve birçoğu idam edildi.
10
-Kürt Bölgelerinin Askeri Kontrolü: Kürt bölgeleri sıkı bir askeri denetim altına alındı. Köyler ve şehirler askerî kuşatmaya alındı ve birçok Kürt yerleşim yeri yıkıldı. Bu süreçte, Kürtlerin ekonomik ve sosyal hayatı ciddi şekilde etkilendi.
12
-Kürtçe Üzerindeki Yasaklar: İran, devrim sonrasında Kürtçe'nin eğitim dili olarak kullanılmasını yasakladı. Kürtçe yayınlar kısıtlandı ve Kürt kültürel faaliyetlerine yönelik baskılar devam etti.
9
1980'ler ve 1990'larda Kürtler, dağlık bölgelerde gerilla tarzı bir direniş stratejisi geliştirdiler. Bu dönemde, İran hükümeti ile Kürtler arasındaki çatışmalar yoğun bir şekilde devam etti:
-İran-Irak Savaşı ve Kürtler: 1980-1988 yılları arasındaki İran-Irak Savaşı, İran'daki Kürt hareketini doğrudan etkiledi. İran hükümeti, Kürtlerin Irak ile iş birliği yaptığını iddia ederek, Kürt bölgelerine yönelik baskıyı artırdı. Savaş sırasında, İran ordusu Kürt bölgelerine karşı sert operasyonlar gerçekleştirdi ve birçok Kürt köyü yerle bir edildi.
-1990'lar ve Barış Görüşmeleri: 1990'larda İran hükümeti, Kürt liderlerle barış görüşmeleri başlattı. Ancak, bu görüşmelerden kalıcı bir sonuç çıkmadı ve Kürtlerin talepleri yine reddedildi. Kürtler, İran hükümetinin Kürt bölgelerine yönelik ekonomik ve siyasi baskıları nedeniyle mücadelelerine devam ettiler.
İran'daki Kürtlerin durumu bugün hala karmaşıklığını korumaktadır. Kürtler, kültürel haklar ve siyasi özerklik taleplerini sürdürürken, İran İslam Cumhuriyeti bu talepleri kabul etmeye yanaşmamaktadır. İran hükümeti, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde sürekli olarak askeri bir varlık bulundurmakta ve Kürt direniş gruplarına karşı sert önlemler almaktadır. Özellikle Kürt siyasi hareketlerinin daha fazla yerel özerklik ve kültürel haklar talep etmesi, İran yönetimi tarafından 'bölücülük' ve 'terörizm' olarak nitelendirilmektedir.
Günümüzde İran'daki Kürt siyasi hareketleri, özellikle siyasi ve kültürel haklarını savunmaya yönelik çeşitli stratejiler geliştirmiştir. Bu hareketler arasında en bilinenleri, Kürdistan Demokrat Partisi (PDKI), Komala ve diğer bağımsız Kürt örgütleridir. Bu gruplar, Kürtlerin haklarını savunmaya devam ederken, genellikle silahlı mücadele yolunu tercih etmektedirler.
Kürdistan Demokrat Partisi (PDKI): PDKI, 1945 yılında kurulan ve İran'daki en köklü Kürt siyasi hareketlerinden biridir. Parti, Kürt halkının hakları ve özerklik taleplerini savunmak için İran hükümeti ile sık sık çatışmaktadır. PDKI, aynı zamanda Batı'dan ve özellikle ABD'den destek almayı hedeflemektedir. İran hükümeti, bu partiyi 'terörist' olarak nitelendirmekte ve PDKI'nın faaliyetlerini engellemek için sınır bölgelerinde askeri operasyonlar düzenlemektedir.
Komala: Komala, 1979 yılında kurulan bir diğer önemli Kürt partisi olup, ideolojik olarak sosyalist bir çizgide yer almaktadır. Komala, Kürt halkının özgürlüğünü ve eşitliğini savunarak, İran'daki merkezi otoriteye karşı silahlı direnişi sürdürmüştür. 1990'lar boyunca, Komala'nın faaliyetleri büyük oranda sınır bölgelerinde yoğunlaşmıştır. İran, Komala’yı da terörist bir grup olarak tanımlamaktadır ve bu nedenle Komala'ya karşı sert operasyonlar düzenlemektedir.
Bağımsız Kürt Hareketleri ve Genç Direnişçiler: Son yıllarda, özellikle genç Kürtler arasında, İran hükümetine karşı olan direniş daha bağımsız bir şekilde örgütlenmeye başlamıştır. Bu hareketler, geleneksel Kürt siyasi partilerinden bağımsız olarak, daha çok sosyal medya ve yerel direniş ağı kurarak faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bu grup, Kürtlerin haklarını savunurken daha demokratik ve özgürlükçü bir yaklaşım benimsemektedir.
İran'daki Kürtler, sadece siyasi baskılarla değil, aynı zamanda ciddi insan hakları ihlalleriyle de karşı karşıyadır. Kürtlerin yaşadığı bölgelerde, güvenlik güçleri tarafından yapılan keyfi tutuklamalar, işkenceler ve infazlar yaygındır. Ayrıca, Kürt aktivistler ve gazeteciler, İran hükümetinin baskıcı politikalarına karşı seslerini duyurmaya çalışırken, yoğun bir şekilde hedef alınmaktadır
16
Kürtler, aynı zamanda eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlerden de yeterince faydalanamamaktadır. Kürtçe'nin resmi dil olarak kabul edilmemesi, Kürt çocuklarının eğitim hakkını ciddi şekilde engellemektedir. Kürt bölgelerinde genellikle İran hükümetinin uyguladığı ayrımcı politikalar, bölgedeki yaşam standartlarını daha da kötüleştirmektedir.
İran'ın Kürt politikaları, uluslararası alanda da tepkiyle karşılanmaktadır. Birçok uluslararası insan hakları örgütü, İran’ın Kürtlere yönelik uyguladığı baskıları eleştirmiştir. Kürtlerin kültürel haklarının tanınması, uluslararası topluluk tarafından sıklıkla dile getirilen bir talep olmuştur. Bununla birlikte, Batılı ülkeler, genellikle İran'ın iç işlerine karışmamayı tercih etmekte, ancak Kürtlerin insan hakları ihlalleri konusunda diplomatik baskı kurmaktadırlar. Ayrıca, Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki direniş hareketlerinin uluslararası boyutu da büyümektedir. İran’ın sınırları dışındaki Kürtler, özellikle Kürt Diasporası, İran’a karşı yapılan uluslararası kampanyalarla destek sağlamaya çalışmaktadır. Bu kampanyalar, İran’a karşı yapılan ekonomik ve siyasi baskıları hedef alırken, Kürtlerin haklarını savunmayı amaçlamaktadır. 7
İran’daki Kürtler, tarihsel olarak merkezi yönetimlerin baskılarına ve ayrımcı politikalara maruz kalmış bir halktır. İran İslam Devrimi sonrası, Kürtler özerklik ve kültürel haklar taleplerini yine dile getirmiş, ancak bu talepler İran hükümeti tarafından reddedilmiştir. Bugün, Kürtler hala özgürlük, eşitlik ve insan hakları için mücadele etmeye devam etmektedir. Bu mücadele, silahlı direnişin yanı sıra siyasi ve kültürel haklar için verilen barışçıl çabalarla şekillenmektedir. Gelecekte, Kürtlerin İran'daki durumu, bu halkın kimliklerini ve haklarını savunma şekli, aynı zamanda İran hükümetinin bu taleplere verdiği yanıtla belirlenecektir. Kürtler, sadece İran’ın değil, Ortadoğu’nun genelinde, tarihsel olarak bir kimlik mücadelesi veren önemli bir halktır ve bu mücadele, bölgedeki siyasi gelişmeleri de doğrudan etkileyecektir.