İlk iki cumhurbaşkanı olan Hüsnü Zaim ve Edib El Şişaklı, Kürt kökenli olmalarına rağmen kendilerini Kürt olarak tanımlamıyorlardı ve Kürtçe konuşmuyorlardı. Şişaklı, aynı zamanda Kürt kültürünü yasaklama politikasını da başlatmıştı. 1 Osman Sabri ve Hamza Diweran, 1957'de bazı Kürt siyasetçilerle birlikte Suriye Kürdistan Demokratik Partisi'ni (KDPS) kurdular. Parti, Kürt kültürel haklarının teşvik edilmesi, ekonomik gelişim ve demokratik reformları hedefliyordu. Ancak, Kürt kültürel haklarının tanınması talepleri sonrasında parti, Birleşik Arap Cumhuriyeti tarafından bastırıldı ve Kürtçe yayın yapmak ya da müzik dinlemek tutuklanmaya sebep oluyordu. KDPS, Suriye devleti tarafından hiçbir zaman yasal olarak tanınmadı ve özellikle 1960'larda bir baskının ardından, parti liderlerinin bir kısmı tutuklanarak ayrılıkçılıkla suçlandı ve hapse atıldılar. Bu olaydan sonra KDPS yeraltı bir örgüt olarak faaliyet göstermeye devam etti. Suriye, 1961’de Mısır ile olan siyasi birliğinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından geçici anayasasında Arap Cumhuriyeti ilan etti. 2
1963 yılında Baas Partisi, aşırı milliyetçi bir darbe gerçekleştirerek iktidara geldi. 1970 yılında, Hafız Esad bir başka darbe ile yönetimi ele geçirdi. 1973 yılı itibarıyla, Ras al Ayn ile El-Malikiye arasında 10 ila 15 kilometre genişliğindeki sınır bölgesinde Araplaştırma politikası uygulamaya kondu. Bu politika, Kürtlere ait toprakların kamulaştırılmasını ve çok sayıda Arap köyünün kurulmasını içeriyordu. 1976'da Arap Kuşağı politikası Esad tarafından terk edilse de, önceki yerleşim değişiklikleri geri alınmadı.
3
4
1978'de, demiryolu hattının kuzeyinde Abdullah Öcalan tarafından Kürdistan İşçi Partisi (PKK) kuruldu ve Türkiye’de bağımsız bir Kürt devleti kurmayı hedefledi. Fırat ve Dicle nehirlerinin kullanımı gibi meselelerde Türkiye ile anlaşmazlıklar yaşayan Esad, PKK'nın Suriye’de faaliyet göstermesine izin verdi ve karşılığında PKK'nın faaliyetlerini Türkiye Kürdistanı'na yönlendirmesini sağladı. Tejel’in belirttiğine göre, sonuç olarak 'Kuzey Suriye, 1980’ler ve 1990’larda PKK militanları için bir üs haline geldi.'
5
Suriye topraklarında bir 'Kürdistan' veya 'Suriye Kürdistanı' fikri, 1980’ler ve 1990’larda Suriye Kürtleri arasında giderek daha fazla destek buldu. Yekiti ve Azadi gibi küçük Kürt siyasi grupları, Kürt nüfusunun daha iyi muamele görmesi amacıyla gösteriler düzenleyip bir 'Suriye Kürdistanı'nın tanınmasını talep etmeye başladılar. Bu gelişme, Suriye’deki Kürt milliyetçi düşüncelerini güçlendiren PKK tarafından desteklendi. Ancak yerel Kürt partileri, kısmen Suriye hükümetinin siyasi baskıları yüzünden, Kürt kimliğiyle ilgili 'net bir siyasi proje' geliştirmede başarılı olamamışlardı.
6
7
Esad ile PKK arasındaki işbirliği, Türkiye'nin askeri gücünü Suriye sınırına kaydırması ve Öcalan’ın iadesini talep etmesiyle 1990’ların sonlarına doğru sona erdi. Öcalan, Suriye’den sınır dışı edilerek Kenya’da Türkler tarafından yakalandı ve tutuklandı. 2000 yılında Hafız Esad’ın yerine oğlu Beşşar Esad geçiş yaptı. 2003’te, Demokratik Birlik Partisi (PYD), PKK'nın Suriye kolu olarak kuruldu. PKK, başlangıçta 'Suriye Kürdistanı' fikrini yaymada önemli bir rol oynamış olsa da, PYD (PKK’nın Suriye’deki halefi) genel olarak 'Suriye Kürdistanı' kurulmasını talep etmekten kaçındı. PKK ve PYD, ulusal sınırların kaldırılması gerektiğini savunarak, iki parti de ayrı bir 'Suriye Kürdistanı' kurma gerekliliği olmadığına inandılar. Bunun yerine, enternasyonalist projelerinin dolaylı yollarla Kürdistan’ın birleşmesine katkı sağlayacağına inanıyorlardı.
8
23 Ağustos 1962'de, hükümet, on binlerce Türk Kürt’ün Suriye’ye yasa dışı yollarla girdiğine dair raporlar üzerine yalnızca Cezire bölgesinde özel bir nüfus sayımı gerçekleştirdi. Bunun sonucunda, Cezire’deki yaklaşık 120.000 Kürt (Suriye Kürtlerinin %20’si), Suriye kimlik kartına sahip olmalarına rağmen vatandaşlık haklarından yoksun bırakıldı. 9 10 Bu kişilere kimliklerini yenilemek amacıyla kimlik kartlarını idareye teslim etmeleri söylendi. Ancak kimliklerini teslim eden Kürtlerin çoğu herhangi bir yenileme işlemine tabi tutulmadı. Bir kısmı, keyfi olarak 'ajanib' (yabancılar) olarak sınıflandırılırken, nüfus sayımına katılmayanlar ise daha düşük bir statüde olan 'maktumin' (kayıtsız) olarak kabul edildi. Bu kayıtsız statüsündeki Kürtler, devletin gözünde görünmez hâle geldiler ve bu durum, onların iş bulmalarını, eğitim almalarını, mülk edinmelerini ve siyasete katılmalarını engelledi. Bazı durumlarda, vatandaşlık durumu, aile üyeleri arasında bile farklılıklar gösteriyordu: ebeveynler vatandaşken çocuklar vatansız olabiliyordu veya bir çocuk vatandaş olabiliyordu ancak diğer kardeşleri vatandaşlık hakkına sahip olamıyordu. Vatandaşlıklarını kaybeden Kürtler, devletin Arap ve Asur yerleşimcilere tahsis ettiği topraklardan da mahrum bırakıldı. Cezire’de, Kürtlere karşı 'Arapçılığı Kurtarın!' ve 'Kürt Tehlikesine Karşı Savaşın!' gibi medya kampanyaları başlatıldı. 11 Bu politikalar, Barzani’nin Irak Kürdistanı’ndaki isyanının başlangıcı ve Suriye’nin Kürt yerleşim bölgelerinde petrol yataklarının keşfiyle aynı döneme rastlıyordu. Haziran 1963’te, Suriye, 6.000 asker, uçaklar ve zırhlı araçlarla Irak’ın Kürtlere karşı yürüttüğü askeri harekata katıldı. Suriye birlikleri, Irak sınırını geçerek, Barzani’nin savaşçılarının izinden giderek Kürt kasabası Zaho’ya girdi. 12
1970'lerde, Suriye hükümetinin uyguladığı politikalar, Kürt nüfusunun yoğun olduğu bölgelere Arap yerleşimlerinin artmasına neden oldu. 1965’te, Türk sınırı boyunca Cezire bölgesinde bir Arap kuşağı (Hizam Arabi) oluşturulmasına karar verildi. Bu kuşak, Türkiye-Suriye sınırında 10-15 kilometre genişliğinde olup, doğuda Irak sınırından batıda Ras Al-Ayn’a kadar uzanıyordu. Arap kuşağının uygulanmasına 1973'te başlandı ve Bedevi Araplar, Kürt yerleşimlerine yerleştirildi. Bunun yanı sıra, köy isimleri ve yer adları Araplaştırıldı. Başlangıçta planlanan şekilde, yaklaşık 140.000 Kürt, El-Raad yakınlarındaki güney çölüne sürgün edilmek zorunda kaldı. Kürt çiftçiler, topraklarından mahrum bırakılmalarına rağmen, taşınmayı ve evlerini terk etmeyi reddetti. Bu Kürt köylülerine, yabancı olarak kabul edilen kişilere, mülk edinme, harabe evleri onarma veya yeni bir ev inşa etme hakkı tanınmadı. 1976’da, Hafez el Esad, Türk sınırı boyunca Araplaştırma politikasının daha fazla uygulanmasını durdurdu. Ancak, yapılan demografik değişiklikler geri alınmadı ve 1977’de Arapça olmayan yer adlarının kullanılmasına yasak getirildi. 13 14 15
Mart 1986'da, Suriye'nin Kürt nüfusunun yoğun olduğu bölgelerinden Şam'da önemli bir olay yaşandı. Binlerce Kürt, Kürt kültürünün ve kimliğinin bir sembolü olan Newroz bahar festivalini kutlamak için toplandı. Ancak, Suriye hükümeti, Kürt kıyafetlerini yasaklamıştı ve bu, hükümetin kültürel baskılarının bir parçasıydı. Kürtlerin giydiği geleneksel kıyafetler, sadece bir kültürel ifade değil, aynı zamanda siyasi bir duruş olarak görülüyordu. Bu sebeple, güvenlik güçleri topluluğa müdahale etti, ancak durum hızla şiddetle sonuçlandı. Polis, kalabalığı uyararak, Kürt kıyafetlerinin yasak olduğunu söyledi ve ardından ateş açtı. Çıkan çatışmalar sırasında bir Kürt hayatını kaybetti. Olayın ardından, yaklaşık 40.000 Kürt, Qamishli'deki cenaze törenine katıldı ve bu tören, bir protesto şekline dönüştü. Aynı zamanda Afrin'deki Newroz kutlamalarında da üç Kürt öldü. Bu protestolar, Suriye hükümetinin Kürt kimliğine ve kültürüne yönelik baskılarının bir örneği oldu. Bunun üzerine, Suriye hükümeti Newroz kutlamalarını tamamen yasaklama kararı aldı. Hükümet, Kürtlerin kültürel kimliklerini kutlayan bu günü baskılamak amacıyla, aynı gün anneleri onurlandıran yeni bir bayram ilan etti. Bu olaylar, Suriye'deki Kürt nüfusunun hakları ve kimliği üzerindeki baskıların bir parçasıydı ve Kürtler için büyük bir kırılma noktasıydı. Hükümetin baskıcı politikaları, Kürtlerin kültürel kimliklerini savunmak adına daha fazla direnişe yol açtı. Newroz protestoları, Suriye'deki Kürtler için sadece bir kutlama değil, aynı zamanda kültürel ve siyasi bir direnişin simgesi haline geldi. 16 17